Savaşın Getirdiği Dönüşüm: Rusya’ya Terör İle Boyun Eğdirtmek Mi?!


« Savaş »ın ilke ve kuralları bulunmasına karşın, « ahlâk »ının olmadığı iki yılı aşkın bir süredir devam eden Rusya-Ukrayna örneğinde, doğrudan veya dolaylı taraf olanların davranışlarında açık biçimde görülüyor. Bir ülke düşünün ki – ABD – Rusya’daki terör saldırısının istihbaratını alıyor (!) ve onlarca insanın katledilmesine gözlerini kapama pahasına uyarmıyor! NATO müttefikleri olmalarına ve de savaş içinde bulunmamalarına karşın kimi ülkelerin yıllardır Türkiye’ye karşı terör eylemlerini « insan hakları ihlâlleri » bağlamında anlayışla karşılamaları (!) teröristlere her türlü desteği vermeleri şimdilerde daha iyi anlaşılmıyor mu?! Rusya’daki hain ve kalleşçe terör saldırısı, Ukrayna Savaşı’nda bir dönemeç noktası olabilir mi?

***

AB’nin Ukrayna Savaşı ile İmtihanı:
AB-Rusya Hattında Gerilim Yükseliyor

 

Tunç İbrahim Ceylan

 

Rusya-Ukrayna savaşı ikinci senesini doldururken ve ufuktaki barış umudu epey azken, AB-Rusya ilişkilerinde gerilim had safhaya ulaşmış durumda. Rus medyasınca, Alman subayların Ukrayna’ya uzun menzilli seyir füzeleri vermeyi ve Kırım üzerindeki bir köprünün bu füzelerle imha edilip edilemeyeceğini tartıştığı bir ses kaydının yayınlanması, Rusya tarafından “savaşa hazırlık” olarak tanımlanırken Almanya Savunma Bakanı meseleyi “dezenformasyon savaşı” olarak niteledi. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un sahaya asker yollamak dâhilhiçbir seçeneğin dışlanmaması gerektiğine ilişkin açıklaması yankılarını sürdürürken, savaşın Avrupa için teşkil ettiği tehdidin boyutu hakkındaki değişen görüşlerle ortaya çıkan ve çıkacak yaklaşım farklılıkları önemli bir konu başlığı olarak tartışılmayı sürdürecek gibi görünüyor. Rusya’ya yönelik 13. Yaptırım Paketi’ni kabul eden AB ise Ukrayna’ya desteğin süreceğini, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in 24 Şubat tarihinde gerçekleşen Kiev ziyaretinde en üst perdeden yineledi.

Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik başlattığı savaş ikinci yılını doldurdu. Yakın vadede savaşın bitmesine ve kalıcı barışın tesisine yönelik umutlar oldukça az görünürken, son yaşanan gelişmeler AB-Rusya arasındaki iplerin iyiden iyiye gerilmesine neden oldu. Savaşın başlangıcından itibaren Ukrayna’nın yanında duran ve destek veren AB’nin Rusya ile olan -zaten oldukça kötü durumdaki- ilişkisi ve iletişimi, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un yapmış olduğu açıklamaların yanında, 1 Mart’ta Rus medyasınca yayınlanan Alman subayların uzun menzilli seyir füzelerinin Ukrayna’ya teslimi ve bu füzelerin Kırım’a ulaşım sağlayan bir köprünün imhasında başarılı olup olmayacağına dair tartışmalarını içeren ses kaydı ile tamamen kopmanın eşiğine geldi.

Savaşın Getirdiği Dönüşüm

AB, savaşın ilk günlerinden itibaren Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü ve egemenlik haklarını en ön sıraya koyarak, Ukrayna’nın yanında oldu. Milyonlarca Ukraynalı, çeşitli AB ülkelerinde geçici koruma statüsü altında hayatlarına devam ediyor. Rusya’yı hedef alan ve birbiri ardına açıklanan yaptırım paketleri, Ukrayna’ya verilen milyarlarca avroluk hibe ve kredilere ek olarak askerî ekipman ve mühimmat desteğiyle AB, savaştaki tutumunu belli etmekten imtina etmedi ☛ [EU Assistance to Ukraine]. Bununla birlikte, kimi zaman bazı askerî ekipmanların ve araçların Ukrayna’ya verilmesi konusunda AB üye ülkeleri arasında görüş ayrılıkları da yaşandı. AB’nin meseleye dâhil olduğu kesin olmakla birlikte, Ukrayna’ya destekte ne denli ileri gidileceği hususunda çeşitli tartışmalar, geçtiğimiz iki yılda gündemde sık sık kendine yer bulan bir konu başlığı oldu. Ancak, AB üye ülkeleri askerlerinin savaşa doğrudan müdahil olmaları fikrinin dile getirilmesinden kaçınılmıştı ☛ [EU response to Russia’s war of aggression against Ukraine].

26 Şubat’ta yaptığı bir açıklamada Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, sahaya doğrudan asker yollamak dâhil olmak üzere hiçbir seçeneğin dışlanmaması gerektiğini ifade etti. Almanya Başbakanı Olaf Scholz, İsveç Başbakanı Ulf Kristersson, Polonya Başbakanı Donald Tusk ve Çek Cumhuriyeti Başbakanı Petr Fiala gibi pek çok AB üye ülkesinin lideri, savaşın doğrudan bir parçası olmanın bir seçenek olmadığını açıktan belirtti. Farklı liderlerden gelen tepkilere rağmen Macron, açıklamasının arkasında durmayı sürdürdü. 5 Mart’ta Çek Cumhuriyeti’nin başkenti Prag’da Başbakan Petr Fiala ile düzenlenen ortak basın toplantısında konuşan Fransa Cumhurbaşkanı, sözlerinin “açık, anlaşılır ve tam” olduğunu belirttikten sonra “Avrupa’nın iki senedir yapıyor olduğu şeyi yapmaya devam etmesi durumunda” sahada gerileme riskiyle karşı karşıya kalınacağını ileri sürdü ☛ [Emmanuel Macron – Petr Fiala.].

Macron’un açıklamalarının yankıları sürerken, 1 Mart günü Rus medyasınca yayınlanan bir ses kaydı AB-Rusya geriliminde yeni bir sayfa açtı. Alman subayların, Ukrayna’ya gönderilmesi düşünülen uzun menzilli seyir füzelerini ve Kırım üzerindeki bir köprünün bu füzeler ile yıkılıp yıkılmayacağını tartıştıkları bu ses kaydının yayınlanmasının ardından Rusya, Almanya’nın Moskova Büyükelçisi’ni Dışişleri Bakanlığı’na çağırarak bir açıklama talep etti. Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dmitry Medvedev, ilgili ses kaydının, Berlin’in Moskova’yla savaşa hazırlandığını gösterdiğini söylerken; Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius meseleyi, Rusya’nın yürüttüğü “enformasyon savaşı”nın bir parçası olarak niteleyerek, olayın basit bir dinleme eyleminden çok daha fazlası olduğunu savundu.

Bu gelişmelere baktığımızda, savaşa doğrudan müdahale şöyle dursun; Ukrayna’ya sağlanacak mühimmat ve askerî malzeme desteği konusunda uzlaşmak için dahi epey çaba sarf eden AB üye ülkelerinin –en azından bir kısmının– savaşın Avrupa için teşkil ettiği riskler konusundaki tehdit algılarının ve Ukrayna’ya verilen AB desteğinin mahiyeti konusundaki fikirlerinin değişmeye başladığı öne sürülebilir. Örneğin Fransa, geçtiğimiz dönemde Ukrayna’ya yapılacak yardımlar konusunda daha ağırdan alan tutumuyla eleştirilerin hedefi olurken; Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un yapmış olduğu açıklamalar, savaşa dair dönüşen ve değişen algıyı gözler önüne seriyor. Rusya-Ukrayna savaşının yalnızca Avrupa’nın doğusundaki uzak bir köşede sürmekte olan sıradan bir savaş değil de Avrupa güvenlik mimarisini baştan aşağı tehdit eden bir mesele olduğu; Ukrayna’nın yenilgisi hâlinde Rusya’nın sıradaki hedefinin AB olacağı; buna binaen, AB tarafından atılacak adımların bu tehdidin büyüklüğüyle orantılı olması gerektiği gibi görüşler ağırlığını artırmaya başlamış gibi görünüyor ☛ [European Council, 21-22 March 2024
Main results
]
.

Bu bağlamda özellikle Fransa’nın tutumundaki değişiklik dikkatleri çekiyor. Ortak Savunma ve Güvenlik Politikası kapsamında sağlanacak bütçe dışı finansmanı düzenleyen Avrupa Barış Aracı’nın ☛ [European Peace Facility] kullanımına yönelik AB üye ülkeleri arasındaki sorunlardan biri, bu fonun yalnızca Avrupa menşeili ürünlerin satın alınmasında kullanılması ☛ [(Buy European)] hususundaydı. ABD, Kanada, Belçika ve Hollanda’nın katkı vereceğini duyurduğu Avrupa Barış Aracı’ndaki bu anlaşmazlığı çözmek için Fransa, kısmen de olsa yalnızca Avrupa’da üretilen ürünlerin alınması ısrarından vazgeçti ve daha hızlı ve kolayca fonun kullanılmasının önünü açtı. Macron ayrıca, AB’nin atacağı sonraki adımların liderlerce açıktan tartışılmaması gerektiğinin altını çizerek “stratejik belirsizlik” kavramının önemine de vurgu yaptı. Fransa’nın benimsediği bu tavrın, Macron’un Rusya’yı barışa zorlamak için yeterince etkin ve kendinden emin bir siyaset izlemediği eleştirilerine karşı iç politikadaki konumunu güçlendirmeye yönelik bir hamle olabileceği de düşünülüyor. Yine de Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya üyeliklerinin gerçekleşmesi, sertleşen söylemler ve Rusya’ya yönelik yaptırımların artırılarak sürdürülmesi, Avrupa’da savaşın gidişatının ve muhtemel sonuçlarının AB için oluşturduğu tehdidin daha yakından ve ciddi bir biçimde hissedildiğine dair eldeki veriler olarak sunulabilir. Dönüşen tehdit algısı ise AB’nin Ukrayna’ya vereceği desteği de dönüştürme gücüne sahip ☛ [Defence: solidarity, trust and threat perception].

Ukrayna’ya Destek Sürüyor

Savaş sürerken ve AB’nin savaştaki rolüne ilişkin Avrupa başkentlerinden farklı sesler yükselirken, 23 Şubat 2024 tarihinde AB Konseyi, Rusya’ya yönelik 13’üncü Yaptırım Paketi’ni kabul etti ☛ [Details/Ayrıntılar] . Bu paketle birlikte yaptırım kapsamına alınan kişiler ve kurumlar toplamda 2 bini aşarken, Rus savunma sanayii ve askerî üretimi, Rusya’nın savaşı sürdürmesine katkısını sürdürenlerin engellenmesi, yaptırımların delinmesi ve çocuk hakları ihlâllerinin önüne geçilmesi konularında yaptırımların genişletildiği ifade edildi.

13’üncü Yaptırım Paketi’nin açıklanmasından bir gün sonra, 24 Şubat 2024’te ise Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, AB Konseyi Dönem Başkanı Belçika’nın Başbakanı Alexander De Croo, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni ve Kanada Başbakanı Justin Trudeau ile beraber Kiev’i ziyaret etti. Savaşın başlamasının ikinci yıldönümünde, Ukrayna’ya AB desteğini göstermek maksadıyla gerçekleşen ziyaret kapsamında yaptığı konuşmasında von der Leyen, Ukrayna’nın bütün kıtanın güvenliği için savaştığını; bundan ötürü AB’nin eksiksiz bir biçimde Ukrayna’nın yanında durduğunu söyledi. Von der Leyen konuşmasının devamında, Ukrayna’ya yapılan maddi yardımın devam edeceğini, Rusya’ya yönelik yaptırımlardan geri adım atılmayacağını, artan üretim kapasitesiyle AB savunma endüstrisinin Ukrayna’ya desteğinin süreceğini ve son olarak, Ukrayna’nın AB’ye katılım sürecinde Komisyonun, mart ayının ortasında müzakere çerçeve belgesini yayımlayacağını duyurdu ☛ [The Council’s Decision].

Ukrayna’daki savaş üçüncü yılına girerken AB’nin savaştaki pozisyonunun nasıl evrileceği merak konusu. Rus medyasınca yayınlanan ses kayıtları ve Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un yaptığı açıklamalar ışığında, savaşa doğrudan müdahil olunması meselesi ve bu çerçevedeki tartışmalar gündemi belirledi. Mevcut durumda, AB liderlerinden birbiri ardına gelen açıklamalar düşünüldüğünde, AB’nin savaşın doğrudan bir parçası olması ihtimalinin net bir dille reddedildiği görülüyor. Bununla birlikte, uzayan ve barış ihtimalinin şimdilik düşük olduğu bu savaşın Avrupa’nın bugünü ve yarını için oluşturduğu tehdidin büyüklüğünün daha sık ve üst perdeden ifade edilmeye başlanması da dikkatleri çekiyor. Bu bağlamda, savaşa doğrudan müdahil olunmasa bile Ukrayna’ya sağlanacak finansal, askerî donatı ve mühimmat desteği konusundaki uzlaşmazlıkların AB üye ülkelerince nispeten daha kolay çözülebileceği; Ukrayna’nın ihtiyaç duyduğu mühimmatı ve ekipmanları edinmesindeki yolun rahatlayabileceği iddia edilebilir. Rusya-Ukrayna savaşının ne yönde ve şekilde sonuçlanacağı AB’nin itibarı ve istikrarı bağlamında da önemli. Sadece Ukrayna için değil; tüm kıtanın barış düzeni için tehdit teşkil eden bu savaşta mutlak olmasa da göreceli bir başarı kazanılması, AB’nin anlamı açısından belirleyici olacak. AB ile müzakerelere başlamaya hazırlanan Ukrayna ve Moldova ile birlikte diğer aday ülkelerin de başarılı bir şekilde genişleyen ve reforme edilmiş bir AB’ye dâhil edilmesi ise AB’nin önümüzdeki dönemdeki en büyük sınamasını oluşturuyor.

[Dış hat bağlantısız brüt metin]

 

 

Laisser un commentaire

Ce site utilise Akismet pour réduire les indésirables. En savoir plus sur la façon dont les données de vos commentaires sont traitées.