Erozyona Uğrayan, Uğratılan Cumhuriyet…


 

…Sorumlusu da Halk dahil Herkes!

✰💔 Yağmur bir Leoparın derisini ıslatır, döver ama beneklerini silemez.
Ghana Atasözü

 

✰💔 Bir çantanın içinde ne varsa sadece onları dışarı çıkarabilirsin.
Brezilya Atasözü

 

✰💔 Atına saygı gösteren, yaya gitmez.
Kırgız Atasözü

 

✰💔 Kartal için bir güvercini mağlup etmek bir şeref değildir.
İtalyan Atasözü

 
 

✰💔 Kendine saygı duyana başkaları da saygı duyar.
Confucıus

✰💔 Saygı, ancak özgürlüğün bulunduğu yerde vardır, sevgi ise özgürlüğün çocuğudur, hiçbir zaman zorbalığın çocuğu olmamıştır.
Erich Fromm

 

✰💔 Saygı olan yerde korku olur, ama korku olan yerde her zaman saygı ol­maz.
Platon

 

✰💔 Sadelik, iyilik ve doğruluk olmayan yerde büyüklük yoktur.
Tolstoy

 

✰💔 Saygı düzenin anahtarıdır. 
Atatürk

***

Lire la suite

Cesur, Cesaret; Korku, Korkaklık…


 

Günümüzün Koşullarında Hangisi Yaygın?!

Bir korku düştü canıma acep nola benim hâlim, Derman olmaz ise bana acep nola benim hâlim?
Yunus Emre

Çekingen, ürkek ve korkaklar için her şey imkansızdır; çünkü her şeyi imkansız zannederler.
Napoleon Bonaparte

Başkalarını korkutanın, kendisi de hep bir korku içinde yaşar.
Claudius

Çok defa korku, yalan söylemesini öğretir.
Alfred De Vigny

İleri atılmakta şeref ve izzet / Geride kalmakta ar ve zillet vardır.
Necip Fazıl Kısakürek

Dünyadaki tek suç korkaklıktır.
Nietzsche

Korkaklık, düşmana esir etmeye götürür.
Sun Tzu

Cesaret insanı zafere, kararsızlık tehlikeye, korkaklık ise ölüme götürür.
Yavuz Sultan Selim

***

Lire la suite

Şiir Pazarı: Memleket Manzaraları…


 

Bitecek sanıldığı yerde başlayan Türkiye’m!

İşte adû, karşıda hâzır-silah,
Arş yiğitler vatan imdâdına.
Arş ileri, arş bizimdir felah,
Arş yiğitler, vatan imdâdına!

Cümlemizin vâlidemizdir vatan,
Herkesi lûtfuyla odur besleyen;
Bastı adû göğsüne biz sağ iken,
Arş yiğitler, vatan imdâdına!

Şân-ı vatan, hıfz-ı bilâd û ibâd,
Etmededir süngünüze istinâd;
Milleti eyler misiniz nâ-murad,
Arş yiğitler, vatan imdâdına!

Rehberimiz gayret-i merdânedir,
Her taşımız bir nice bin cânedir;
Câne değil meyi bugün, şânedir,
Arş yiğitler, vatan imdâdına!

Yare nişandır tenine erlerin,
Mevt ise son rütbesidir askerin;
Altı da bir, üstü de birdir yerin
Arş yiğitler, vatan imdâdına

Nâmık Kemal

© Tablo Resimleri: Yalçın Gökçebağ

***

Lire la suite

“KELEBEK ETKİSİ…”


 

…YA DA “BİZİM KELEBEK ETKİMİZ” ÜZERİNE…!

Elazığ, Fırat Üniversitesi’nde sunumu gerçekleştirilmiş olan “SANATIN LABİRENTLERİNDEN ~ IŞIK YOLLARINA: Sürdürülebilir İnsanı Gelişme, Kültür ve Gelecek” adlı söyleşiye yine Elazığ’dan katılmış olan YERELCE ve ÜLKECE’nin yazarlarından Münir Kebir Bey ile sanal bir tanışıklığın gerçekliğe dönüşmesi kadar, Elazığ’da geçirdiğim son günü köylerindeki evlerinde bir köy kahvaltısı ve Keban Barajı’nı birlikte görmeyi de içeren öz’de bir güne damgasını vurmuş olan Belçika merkezli Yerelce’nin kurucusu ve yayın yönetmeni olan yılların gazetecisi ve editörü Nusret Özgül’ün, Yerelce kanalıyla, dünyanın farklı noktalarında olan Yerelce yazarları arasında yapmış olduğu “Kelebek Etkisi” nedeniyle, bu deneme, değerli meslektaş ve dost Nusret Özgül ve Yerelce’ye ithaf edilmiştir.

***

Lire la suite

CUMHURİYET BİLİNCİNİZ GÜÇLÜ OLSUN


 

Çünkü Cumhuriyet, yaşanmadan yaşatılamaz!

Çünkü Cumhuriyet, erdemli insanların rejimidir.
Montesquieu

Çünkü, Cumhuriyet ile cehalet bir yerde barınmaz.
Alphonse de Lamartin

Çünkü, Merkeziyetçi bir cumhuriyet kıyafet değiştirmiş bir monarşidir.
Gustave Le Bon

Çünkü Cumhuriyet, ilim ve ahlakın, adalet ve faziletin iktidarıdır. Bunların fiilen yaşanmadığı yerlerde şekil ve iddia ne olursa olsun cumhuriyet yoktur.
Seneca

Çünkü Cumhuriyet, Hürriyeti seven ve koruyanlara lâyık bir rejimdir.
George Washington

Çünkü Cumhuriyet; mütefekkir, bilgili, kültürlü, sağlam vücutlu ve yüksek karakterli koruyucular ister.
Atatürk

***

Lire la suite

Elaziz’den bir «Sivas Kızı» geçti…


 

Cumhuriyet, Anadolu ve İnsanlık İşte Bu İnsanlar Sayesinde Ayakta! Duruyor

***

Lire la suite

SES VER MHP…


 

Balgat’ta Kimse Kaldı Mı?!

MHP, muhalefet partisi olma gerçeğini yansıtmaktan uzak ve kamuoyunun hissiyatını yansıtan tespitlerin muhatabı iktidar olmasına rağmen, iktidara söylenmiş tek bir söz ve yönelik bir eleştiriden uzak durmayı sürdürüyor. Böyle bir tabloda, MHP’den gidişler ile MHP’deki “erime” ve MHP ile ilgili bu minvaldeki iddiaların gündeme gelmesi normal değil mi?

MHP önem arz eden konu ve sorunlardaniçin sorumluluğunu bir muhalefet partisinden beklenildiği şekilde,  “gerektiği gibi” ya da “hakkıyla” yerine getirmekten kaçıyor? Söz konusu filler karşısında iktidarın “olması gerektiği” gibi hareket etmediği sorunların üzerine gitmediği, kamuoyunda yaygın bir kanaat olarak ortada duruyorken niçin MHP liderliği iktidara tek laf etmiyor (uyarmıyor). Balgat’ın iktidarın destekçisi gibi görülmekten ya da gösterilmekten rahatsız olmaya hakkı olabilir mi? Ya da böyle bir tabloda MHP’yi iktidarın destekçisi gibi görenler ya da gösterenler haksız sayılabilir mi?

Hükümet, daha yeni bir tasarruf genelgesi yayınlamış ve yaklaşan Cumhuriyet Bayramı kutlamalarının da bu genelgenin kapsamına dâhil olduğu ifade edilmiş iken, niçin bu konu gündeme getirilmiyor?!

Tezatlar ile dolu bir süreçte MHP yönetiminin daha bir çok konudaki yaklaşımı “samimiyet” sorgulamasını da beraberinde getiriyor.

MHP’nin iktidarın “dümen suyuna” girmiş bir görüntü vermesi anlaşılır gibi değildir! Böyle bir tabloda, herkesin, Türkiye’nin telafisi çok daha ağır olabilecek durumlara düşme ihtimalinin bulunduğunu görmesi zorunlu olmaktadır.

***

Lire la suite

President Trump has ‘no luxury’ of despising Turkey and her capabilities!


 

Donald Trump’ın, Türkiye’nin imkân ve yeteneklerini küçümseme gibi bir “lüksü” yoktur!

BM Sistemi (BM Şartı ve BM bünyesinde alınmış kararlar), BM’ye üye ülkelerin; üye diğer ülkelerin toprak bütünlüğüne ve siyasal bağımsızlığına saygı göstereceklerini, üye diğer ülkelerin toprak bütünlüğünü ve siyasal bağımsızlığını hedef alan girişimlerden uzak duracağını ve bu tür girişimlere destek vermeyeceğini, aksine hareketlerin o üye ülkeye yapılmış bir “saldırı” anlamına geleceğini öngörmektedir.

Türkiye, ABD’nin sadece müttefiki değildir. Aynı zamanda, özgür ve bağımsız Dünyanın üyeleri olarak, iki ülke aynı zamanda dosttur ve tarafların bu dostluktan kaynaklanan sorumlulukları da bulunmaktadır.

Donald Trump’ın Suriye’de Rakka ilinin IŞİD’dan temizlenmesi üzerine yayınladığı mesajda gösterilen başarı için Suriye Demokratik Güçleri (SDG) bağlamında PKK terör örgütüne (ve PYD’ye) yollama yapması; BM Sistemine, NATO üyeliğine ve dostluğa aykırı, bunların hepsinin açık ihlali niteliğindedir.

Türkiye’yi görmezden gelenler için, “ileride” bunun bedeli ağır olabilir. Tarih, Türkiye’nin “görülmeyen ya da ihmal edilen” gerçek gücü ve geniş etki alanı, ileriye yönelik olarak Türkiye’ye çok şeyler vaat etmektedir. Bugünler geride kalacaktır. Ve Türkiye, yeniden “dostluğuna güvenilen”, “düşmanlığından çekinilen” bir ülke olacaktır.

Başkan Trump’ın en kısa zamanda ve “samimi” bir şekilde hatasını “telafi etme”si gerekmektedir!

***

Lire la suite

BİRLEŞ(tiril)MİŞ DEVLETLER GÜNÜ 24 EKİM


 

Günümüzün «Millet Maskeli Beşli Çetesi!»

O günlerde – Zira asıl BM kuruluş tarihi Atatürk sonrası, 24 Ekim 1945’dir – Dünyanın en büyük uluslararası topluluğu olan Milletler Cemiyetine [The League of Nations] Türkiye’nin katılması ile ilgili olarak yapılan öneriler karşısında Gazi Mustafa Kemal şöyle demişti:

Biz başvurmayı düşünmüyoruz, fakat davet ederlerse katılmayı düşünebiliriz…

Bunun üzerine Topluluk, bu dik duruş karşısında’ Milletler Cemiyeti Katılım için Başvurma zorunluluğu’nu uygulamaktan ilk kez vazgeçmiş ve 43 üye ülkenin oybirliğiyle, yeni Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin topluluğa davet edilmesine karar vermiştir. Bu davet üzerine Türkiye, Milletler Cemiyeti’ne katılmayı kabul etmiştir. [Birleşmiş Milletler Teşkilatı ve Türkiye]

Yıl 1932’dir.

 

Bu, hiç kuşkusuz ki Atatürk’ün iç siyasette olduğu kadar dış siyasette de onurlu ve dik duruşunun yansıması ve buna bağlı olarak da kendi kararlarını kendi verebilen tam bağımsız bir ülkenin ayakları yere basan siyasetinin elde ettiği ibret alınacak diplomatik bir zaferdir.

***

Lire la suite

Kişiye odaklı Türkiye Rejimi…


 

…ve Eli Kelepçeli, Ayağı Prangalı Yaşam Koşusunda «Yarışanlar!»

⚖ Günümüzün tablosu:

⚖ Bir tarafta; yeteneksiz, üretken olmayan kişi ve kişiler ülkeyi istedikleri gibi, hiç kimsenin müdahale etmediği, kuralsız, kurumların dışlandığı bir düzende yönetmek istiyorlar.

⚖ Oysa; Devletlerin bütünlüğü sabit ve istikrarlı kurumlar, istisnasız herkesin uyacağı temel kurallar ve yasalar ile korunmaz mı? Demokrasilerde, seçimlerle yönetenler değişir, ancak devlet yerinde durur.

⚖ Karşılarında; kendi mutlak iktidarları altında, itirazsız yapılanlara destek istedikleri ise paryalar, diğer deyişi ile halk yığınları duruyor. Eğitimi düşük geliri düşük, hamasete, sloganlara, dinsel ve milli kavramlara biat edebilen yığınlar…

⚖ İşte, insanlık tarihinin sayfalarını açtığımızda, tüm diktatörlerin, oligarşik güçlerin kullandığı, istismar ettiği, kimi vakit ezdiği bu kesim çıkar karşımıza. Halk Yığınları…

⚖ Demokrasilerde hukukun üstünlüğü, vesayet rejimlerinde ise üstünlerin hukuku geçerlidir. Günümüzdeki mücadelenin temelinde de bu yatıyor. Kurumların hukuka tâbî olması, evrensel hak ve özgürlüklerin herkes için dikkate alınması, hukukun önünde « herkesin bir tarağın dişleri gibi eşit olması » gerekiyor.

⚖ Peki Nasıl?

***

Lire la suite

Şiir Pazarı: Dostlarımız…


 

Çeşit Çeşit!

İnsanlar vardır; üstü nilüferlerle kaplı,
Bulanık bir göl gibi…
Ne kadar uğraşsanız görünmez dibi.
Uzaktan görünüşü çekici, aldatıcı
İçine daldığınızda ne kadar yanıltıcı….

İnsanlar vardır; derin bir okyanus…
İlk anda ürkütür, korkutur sizi.
Derinliklerinde saklıdır gizi,
Daldıkça anlarsınız, daldıkça tanırsınız

İnsanlar vardır, coşkun bir akarsu…
Yaklaşmaya gelmez, alır sürükler.
Tutunacak yer göstermez beyaz köpükler!
Ne zaman nerede bırakacağı belli olmaz

İnsanlar vardır; sakin akan bir dere…
İnsanı rahatlatır, huzur verir gönüllere.
Yanında olmak başlı başına bir mutluluk.
Sesinde, görüntüsünde tatlı bir durgunluk

İnsanlar vardır; çeşit çeşit, tip tip.
Her biri başka bir karaktere sahip.
Görmeli, incelemeli, doğruyu bulmalı.
Her şeyden önemlisi insan, insan olmalı…

***

Lire la suite

BM’nin 72.Kuruluş Yılı: Bircan Ünver Elazığ’da…


 

Söyleşi:Sürdürülebilir İnsani Gelişme, Kültür ve Gelecek!

***

Lire la suite

MHP’nin «Sabuklanmaları…»


 

MHP, hangi konularda İktidar’a yakın, hangilerinde değil? Mevcut çelişkilerin sorumlusu, BALGAT’takiler mi?

Haftalık Meclis Grup Toplantıları’nda yapılan konuşmalar dinlenince veya okununca, Balgat’ın, MHP Lideri Bahçeli ile tam bir «UYUM» içinde olduğunu veya çalıştığını söylemek giderek zorlaşıyor

Bir kere genel tabloya bakılınca; [i] “MHP bu konular dışında iktidara yakın durmuyor.” ayrımına da gidilebilir; veya [ii] Sanki «suç ortaklığı» sorumluluğunu paylaşıyor demek te mümkün!

Zira, seçmenin veya siyaseti yakından izleyenlerin kafalarında oluşacak algılarla doğrudan ilintilidir bu ikizi… Diğer bir deyişi ile; MHP’nin “iktidara yakın duruşunun” sınırları konusunda kamuoyuna/seçmene mesaj niteliğindedir. Balgat ya MHP’ye yönelik eleştirilerin farkındadır, bilerek kayıtsız kalmaktadır; ya da «adamsencelik» hüküm süregelmektedir!

Neden mi?

 

Örnekleri ile içeride…

***

Lire la suite

Preventing Ageing Unequally: Report…


 

Le vieillissement démographique et la montée des inégalités

This report examines how the two global mega-trends of population ageing and rising inequalities have been developing and interacting, both within and across generations. Taking a life-course perspective the report shows how inequalities in education, health, employment and earnings compound, resulting in large differences in lifetime earnings across different groups. It suggests a policy agenda to prevent, mitigate and cope with inequalities along the life course drawing on good practices in OECD countries and emerging economies.

***

Lire la suite

“Yeni Avrupa” İçin Gereken Dönüşümler


Ne Sağ Ne de Sol Görüş, Daha Demokratik ve Bütünleşmiş Bir Avrupa!

© photocredit

***

Lire la suite

EU Leaders’ Summit


 

Background Brief!

The October European Council will focus on the ongoing efforts as regards migration, defence and adapting to digitalisation, as well as establish the work programme of the European Council for the months and years to come through the Leaders’ Agenda.

It will start on Thursday 19 October at 15.00 with an exchange of views with the President of the European Parliament, Antonio Tajani.

The first working session will focus on migration, digital Europe and security and defence. The European Council will take stock of progress and highlight the areas that should be prioritised.

Over the working dinner, the European Council will address external relations issues. Leaders will discuss relations with Turkey and the latest developments concerning non-proliferation of nuclear weapons, with regard to the Democratic People’s Republic of Korea (DPRK) and Iran.

Over breakfast on Friday 20 October, the 28 heads of state or government will discuss, on the basis of the Leaders’ Agenda, how to use the current momentum to accelerate and broaden efforts on security, the economic and monetary union, migration, the digital agenda and social issues, among other areas.

After the breakfast there will be a session of the European Council (Article 50), where the EU27 leaders will assess the progress of Brexit negotiations with the UK.

***

Lire la suite

Europe: Women in power


Les femmes au pouvoir en Europe !

***

Lire la suite

TÜFEK İCAT OLDU


 

İNSANIN İNSANA ÜSTÜNLÜĞÜ SAVAŞI

Tüfeğin susması, dilsiz olduğunu göstermez.
Kemal Tahir

Yoksulun tek silahı çalışmaktır.
Nazım Hikmet

Dünya üzerinde en güçlü silâh, ateşlenmiş insan ruhudur.
Montesquieu

Cesaret, bütün silahları yener.
Ovidius

İnsanları öldüren silahlar değil, yine insanlardır.
John Verdon

Silahı bilmem ama boş insanı şeytan doldurur.
Yılmaz Güney

Silahların gürültüsü, yasaların sesini boğar.
Montaigne

Adaletin hakim olduğu yerde, silahın yeri yoktur.
J. Amyot

Üçüncü Dünya Savaşı hangi silahla yapılacak bilmem ama dördüncüsü taş, sopa ve oklarla yapılacak.
Einstein

Mal cimrilerde, silah korkaklarda, karar da zayıflarda olursa işler bozulur.
Hz. Ebu Bekir

Bize karşı silah taşıyan, bizden değildir.
Hz.Muhammed

***

Lire la suite

Dinler ve İdeolojiler: Hepsi İnsan Odaklı, ama…


Peki Uygulamada Nasıl?

***

Lire la suite

Katalonya…


AB’nin mi, İspanya’nın mı Demokrasi Krizi?!

***

Lire la suite

Şiir Pazarı: Âşk ve Zaman…


 

Âşksız Bu Kaçıncı Sonbahar!

Satın alınmış düşleri, bıkıp fırlattığınızda
Ardınıza bakmayın
Oradayım.
Ayışığında bir öpüşme düşü,
Eskitilmiş bir kadife bluz, sim işlemeli
Ve yenilenen balayı, dantel askılı
Yaramaz işime… ben üşüyorum.
Sıcacık bir şey gereken
Düşlerime.

Yarım bırakılmış çorba,
Geri çevrilmiş biftek ve “ihanet” yabancı bana
İnce topukları yaz takunyalarınızın
Bana kalın, yıkanmaya dayanıklı
Akrabalar kadar tanıdık bir şey gerek
Rengi de, rengi de olmalı elbet
Yıpranmışlığımı örten.

Dokunduğumda çocukluğumu düşündüren
Gençliğim gibi sırrı açıklanmaz
Kumaşlar satılmaz çarşılarınızda.
Ağrılarıma göre tasarlanmadı giysilerinizin boyu.
Bir korkuyu tanırsınız yalnız
Yaşlanmak ve bırakılmak.
Bende çeşidi var,
Ama bitişmiyor sizinkilerle,
Sevgiden doğuyor çoğu.

Paramın yettiği bu tezgahta
Satılan eskileriniz
Ellerim değdikçe soluk alıyor
Eskiyen siz misiniz?

Arife Kalender

© All of Photos by Josef Sudek

Lire la suite

Reis; ‘Arakan’a askeri müdahale başlayacak !’ diyeli kaç ay oldu?


 

«Oynatma»ya kaç kaldı?!

Korku içindeyiz. Sürekli birşeylerden korkuyoruz. Yarın gözümüzü ekonomik krize açıp bir anda borçlarımızın katlanmasından… Durakta beklerken bir bombayla paramparça olmaktan… Hiç beklemediğimiz bir anda işsiz kalmaktan… Tüm yaşamımızın bir anda değişmesinden… Çocuklarımıza karanlık bir dünya bırakmaktan… Korkuyoruz! Korktukça içimize kapanıyoruz, yalnızlaşıyoruz, mutsuzlaşıyoruz!

Türkiye’nin suyu hasta! Niye mi?

 

Bir arkadaşım anlatmıştı. Japon balığı almış. İşten sonra evine gidip balığını seyrediyormuş. Şahaneymiş seyretmesi, böyle dalga dalga gidiyormuş balık. Ama bir süre sonra balık yan yatmış, debelenmeye başlamış. Kavanoza koyup deniz biyoloğu olan bir arkadaşına götürmüş. Biyolog incelemiş, demiş ki;

– İyi haberim var, kötü haberim var, hangisinden başlayayım?

– Hangisinden istersen

– İyi haberim balık hasta değil. Kötü haberim suyun hasta.

– Su hasta olur mu ya?

– Evet olur, iyi oksijen almıyor bu su. Bundan dolayı bir bakteri girmiş. Ve bu bakteri balığın sinir sistemini böyle etkilemiş.

– Ne yapmam lazım?

– Balığın suyunu değiştireceksin, bir de pompanı değiştireceksin.
Su değişince, pompa sistemi değişince gerçekten de balık iyileşmiş bir süre sonra. Yine şahane biçimde dalga dalga gitmeye devam etmiş!

Bizim suyun hastalığı ne peki?

Korku kültürü.

 

Korku kültürü yaşamda gücü temel olarak kabul eder. Hayatta en önemli şey güçtür. Bu nedenle yaşam sürecinin kendisini sıfırlar. Mutluymuşsun, coşkuluymuşsun, zevk alıyormuşsun hiçbir önemi yok. Seni güçlü kılıyor mu kılmıyor mu ona bakacaksın. Yaşamın bir süreç olarak değeri yok, güç temel değerdir. Güçlü olan haklıdır, çünkü o güçlüdür. Güçlü olanın denetleme hakkı vardır, çünkü o güçlüdür. Yönlendirir. Böylelikle tüm ilişkiler ve yaşam onun üzerine oluşmaya başlar. O nedenle böyle bir toplumda insan insana ilişki yoktur, güçlü güçsüz ilişkisi vardır. Kadın erkek ilişkisi yoktur, güçlü güçsüz ilşkisi vardır. Patron işveren ilişkisi yoktur, güçlü güçsüz ilişkisi vardır. Bir toplumda ‘Sen benim kim olduğumu biliyor musun?’ diye soruluyorsa o toplumda güçlü güçsüz ilişkisi vardır!
[Alıntı – Tamamı]

***

Lire la suite

MHP’ye Sürekli Kan Kaybettiren Bahçeli’nin Balgat’ı…


Hamasi Söylem Çok, Eleştiri, İcraat ve Siyaset Yapma Anlayışı Yok!

© photocredit

***

Lire la suite

Washington’un Türkiye Kararı ne anlama geliyor?


 

«Dostluk ve Stratejik Ortaklık» pul üzerinde mi kalacak?!

Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerin yoğunluğu ve yaygınlığı ile, iki ülkenin uluslararası politikadaki statüleri/durumları dikkate alındığında; vize hizmetlerinin askıya alınması, Türkiye için ciddi politik, ekonomik ve askeri sonuçlar doğuracağı gibi; eğitim, bilim, teknoloji, turizm, spor dâhil hemen her alanda Türkiye’yi derinden etkileyek nitelikte.

ABD kararı, Washington’un, Ankara’yı doğrudan karşısına aldığı, ve de Ankara’yı üçüncü kişiler ile karşı karşıya getirme amacı güttüğü anlamlarına da gelebiliyor. Böyle bir algıdan, kuvvetle muhtemel Türkiye’de diplomatik misyon bulunduran diğer ülkeler de etkilenecek, onların da vize konusunda benzeri kararlar alması ihtimali belirecek.

Yoksa, ABD gibi bir süper güç için “Fethullahçı Terör Örgütü” nün fazla bir değeri bulunmuyor. Vahim olanı ise, ABD’nin vize hizmetlerini askıya almasının “Fethullahçı Terör Örgütü” ile irtibatlandırılmasıdır.

Buna karşılık, eş zamanlılık nedeniyle, karar, Türkiye’nin Rusya ve İran ile birlikte İdlib konusunda harekete geçmesi ile de ilişkilendirilebilirse de ciddi potansiyel güçlükleri içeren bir konu olduğundan zayıf ihtimâl dahilindedir.

Burada unutulmaması gereken önemli bir husus da; Erbil Referandumu ve ABD-İsrail ikilisinin, Moskova-Ankara-Tahran üçlüsünün yakınlaşmasından duyduğu rahatsızlık ve kaygıdır. İki tarafın da yıllardır Kürtler üzerine yatırım yaptıkları dikkate alınırsa «meyve» tam olgunlaşmış ve koparılması zamanı gelmişken dış etkenlerin sopa indirip düşürmeleri, Washington’dan Ankara’ya; “eğer sen Erbil’e sınırını ve hava sahasını kapatırsan, ben de vize hizmetlerini askıya alıp, başka ülkelerin de aynı şeyi yapmasını sağlayarak seni aynı duruma düşürecek güce sahibim!’ mesajı gönderilmesini de tetiklemiş olabilir.

***

Lire la suite

Türkiye «ketenpereye» mi getiriliyor?


 

BOP eşbaşkanı siviller ve ABD madalyalı askerlerce!

İdlib; Ankara’nın “uzak görüş” noksanlığı ve Türk Dış Politikasındaki zafiyetin “küçük ya da günlük” hesaplar peşinde koşma ve dış politikada Sünni kimliği öne çıkarma alışkanlığının devam ettiği gibi bir operasyon olarak mı tarihe geçecek?

Türk ve Müslüman olan Irak Türkmenleri için askeri harekâta girişmeyen, 15 yıl içinde kayıtsız kalan Ankara’nın İdlib’teki Sünni Müslümanları korumak için askeri harekâta girişmesi yeni bir samimiyetsizlik örneği değil mi?

Türkiye’nin İdlib operasyonu için ileri sürdüğü veya açıkladığı müdahale gerekçeleri; Erbil’e göre, oldukça zayıf gözükmüyor mu. Bu, Türkiye için ayrıca risk oluşturmuyor mu?

Türkiye, İdlib üzerinden, Suriye Kürtlerini Şii milislere ve “Sünni cihatçılara” karşı koruma gibi bir işe soyunmuş olabilir mi?

Moskova, Tahran ve Şam’a güvenilebilir mi, yeni durum Esad’ı Erdoğan’dan “intikam almaya” isteklendirebilir mi?

Rusya veTürkiye’nin İsrail karşısında İran’a müzahir müzahir duruşu, ABD-İsrail ikilisini çok rahatsız ettiğinden dolayı mı, biri açık diğeri örtülü Erbil’in bağımsızlığını destekliyor?

İsrail-ABD ikilisinin hedefinde sadece İran değil, Türkiye de mi bulunuyor?

Ve daha Türkiye’nin başına beterin beteri gelebilir dedirten soru ve hususlar! Futbol ve dizilerden biraz olsun uzaklaş, oku ve üzerinde düşün ey vatandaş…

***

Lire la suite