
Eğer milletin bir kesimi “23 Nisan”ı coşku içinde kutlarken, bir kesimi de “23 Nisan”a sırtını dönmüş bir görüntü veriyorsa; bu, millet mensubiyetinin sorgulanmasına yol açar, dolayısıyla hem milli birliğe ve beraberliğe zarar verir, hem de devletin gücünde zafiyete yol açar.
Bir tarafta, devletimizi ve milletimizi içeriden ve dışarıdan hedef alan bilinçli ve sistemli bir çaba; diğer tarafta, “23 Nisan”ın da bir parçası olduğu milli değerlere sahip çıkmada görülen belirgin zayıflık… Bugün, hem Türkiye’nin yeni bir milli mücadele verdiğine, yerli-milli olma gereğine işaret ediliyor, hem de milli değerleri hedef alan olaylara/gelişmelere gereken cevap verilmiyor!…
Türkiye; kimliksizlerin eliyle, insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne dayalı, çoğulcu demokrasi anlayışından sinsice uzaklaşmaktadır. Çarpık, çağdışı, etnik aidiyet temelli demokrasiye çoğulculuğa inanmayan Arapçı dinci zihniyet; toplumun ortak dokusunu parçalamaktadır.
Çözümü ertelenen sorunlar; ülkenin geleceğini ipotek altına almaktadır.
Yeni rejim diye sayıklayanlar; demokrasinin olanaklarından yararlanıp, demokrasiyi tersyüz etmeye devam etmektedirler. Millet egemenliği, milli irade; milletin birlik ve beraberliğini parçalamak demek değildir. Milli egemenlik; özgürlüğün, eşitliğin, adaletin, hukukun üstünlüğünün ve kurumların meşruiyetinin dayanağıdır.
Bugün; Türk Milleti diyemeyenlerin; kökenlerin açıklamaktan korktukları, kutsal din duygularını istismar ettirmede başarılı oldukları bir süreç yaşanmaktadır.