Reis; ‘Arakan’a askeri müdahale başlayacak !’ diyeli kaç ay oldu?


 

«Oynatma»ya kaç kaldı?!

Korku içindeyiz. Sürekli birşeylerden korkuyoruz. Yarın gözümüzü ekonomik krize açıp bir anda borçlarımızın katlanmasından… Durakta beklerken bir bombayla paramparça olmaktan… Hiç beklemediğimiz bir anda işsiz kalmaktan… Tüm yaşamımızın bir anda değişmesinden… Çocuklarımıza karanlık bir dünya bırakmaktan… Korkuyoruz! Korktukça içimize kapanıyoruz, yalnızlaşıyoruz, mutsuzlaşıyoruz!

Türkiye’nin suyu hasta! Niye mi?

 

Bir arkadaşım anlatmıştı. Japon balığı almış. İşten sonra evine gidip balığını seyrediyormuş. Şahaneymiş seyretmesi, böyle dalga dalga gidiyormuş balık. Ama bir süre sonra balık yan yatmış, debelenmeye başlamış. Kavanoza koyup deniz biyoloğu olan bir arkadaşına götürmüş. Biyolog incelemiş, demiş ki;

– İyi haberim var, kötü haberim var, hangisinden başlayayım?

– Hangisinden istersen

– İyi haberim balık hasta değil. Kötü haberim suyun hasta.

– Su hasta olur mu ya?

– Evet olur, iyi oksijen almıyor bu su. Bundan dolayı bir bakteri girmiş. Ve bu bakteri balığın sinir sistemini böyle etkilemiş.

– Ne yapmam lazım?

– Balığın suyunu değiştireceksin, bir de pompanı değiştireceksin.
Su değişince, pompa sistemi değişince gerçekten de balık iyileşmiş bir süre sonra. Yine şahane biçimde dalga dalga gitmeye devam etmiş!

Bizim suyun hastalığı ne peki?

Korku kültürü.

 

Korku kültürü yaşamda gücü temel olarak kabul eder. Hayatta en önemli şey güçtür. Bu nedenle yaşam sürecinin kendisini sıfırlar. Mutluymuşsun, coşkuluymuşsun, zevk alıyormuşsun hiçbir önemi yok. Seni güçlü kılıyor mu kılmıyor mu ona bakacaksın. Yaşamın bir süreç olarak değeri yok, güç temel değerdir. Güçlü olan haklıdır, çünkü o güçlüdür. Güçlü olanın denetleme hakkı vardır, çünkü o güçlüdür. Yönlendirir. Böylelikle tüm ilişkiler ve yaşam onun üzerine oluşmaya başlar. O nedenle böyle bir toplumda insan insana ilişki yoktur, güçlü güçsüz ilişkisi vardır. Kadın erkek ilişkisi yoktur, güçlü güçsüz ilşkisi vardır. Patron işveren ilişkisi yoktur, güçlü güçsüz ilişkisi vardır. Bir toplumda ‘Sen benim kim olduğumu biliyor musun?’ diye soruluyorsa o toplumda güçlü güçsüz ilişkisi vardır!
[Alıntı – Tamamı]

***

Sahiplenmiş gibi Sahiplenmek!…
14 Ekim 2017

munir_kebir2

© Münir Kebir

Prof.Dr.Doğan CÜCELOĞLU’nun beni oldukça etkileyen bir kitabı var. Adı; «MIŞ GİBİ YAŞAMAK»

Türkiye’de hasta mı oldunuz?… Sağlık Sektöründe devrim yapıldı sanırsınız. Hastahaneye gittiğinizde Doktor’un tertemiz beyaz önlüğü, muayene odasına, bilgisayarına, hasta kabul memuresinin ciddiyetine bakar bakmaz, ‘tamam işte, Doktor bu!..’ dersiniz.

Doktor masasının başında ayak ayak üstüne atmış neyiniz var? Diyerek sorar. Muayeneden geçersiniz, ağrı kesici ilaçlar, ya da tıbbi ilaç şirketlerinin zoruyla piyasaya sürülen ilaçlar reçetenize yazılır ve gönderilirsiniz.

Ya da Özel Hastahaneye gittiniz. Önce emar, ardından tomografi, kan tahlili derken, tüm hastaneyi sırada bekleyerek geçirdikten sonra, en fazla dört tane ilaç reçetesiyle evinize koyulursunuz. İşte size DoktorMUŞ gibi Doktor, HastaneyMİŞ gibi Hastahane…

Bir tek bu mu?...

Belediye, seçimlere doğru, afişler, pankartlar asarak, hiç akla gelmeyen hizmetleri yapacağını bilboardlara yapıştırır. Örneğin kaldırım düzenlemesi yapıldı. Bir müddet sonra yağmur yağdı ve siz kaldırımda yürürken ayağınız bir boşluğa düştü ve güzelim elbiseniz boşlukta kalan kaldırım taşının altına gizlenen suyla bir güzel (!)yıkandı.. Belediyenin yaptığı bu hizmetin adı hiç kuşkusuz KaldırımMIŞ gibi kaldırım yapmak olmuştur.

*******

Geçtiğimiz ay içerisinde Eski adı Burma olan Myanmar’da, bugüne kadar eşi benzeri görülmemiş insanlık suçu işlendi ve halen devam ediyor…

Myanmar, yer altı kaynakları bakımından dünyanın gözdesi sayılabilecek bir ülkedir. Doğusunda Hindistan, Güney Doğusunda Bengladeş, Batısında Laos, Tayland, Kuzey ve Kuzey Batısında Çin, Güneyinde ise, Bengal Körfezi ve Hint Okyanusu ile çevrilidir.

Myanmar 7 Ana etnik Grubun (Bamar (%68), Karen (%7), Shan (%9), Mon (%2), Kachin (%1,6-2,5), Chin (2,5), Rakhayn (%4)) yanında ayrıca 135 küçük çapta farklı etnisiteye sahip, Mynamar Birliği Cumhuriyeti olarak, Federalizmle yönetilen sözde Demokratik bir ülkedir.

Müslümanların yaşadığı bölge daha ziyade Bangladeş’le sınırları bulunan Kuzeydoğudadır. Mynamar Müslümanları Rohingalar etnik grubu olup, nüfusu 1 Milyonu bulmasına karşın Vatandaş olarak kabul edil-me-mektedirler. [Zulümden kaçamayan halk]

TARİHÇE :Mynamar’ın tarihçesi MÖ 1000 yıllarına uzanır. Bir çok hanedandan sonra adı önce Birmanya, daha sonra Burma olan bugünkü Myanmar, MS 1824 yılında İngilizler, önce Müslümanların yaşadığı Arakan şehrini, 1852 yılında ise tüm ülkeyi işgal ederek, İngiliz eyaleti konumunda olan Hindistan’ın bir şehri haline getirildi.

I.Dünya savaşı sırasında ve sonrasında, Irak, Filistin cephesinde İngilizler esir ettikleri askerlerimizi, Myanmar’da kamplara getirerek burada, demiryolu, köprü ve suni göl yapımında çalıştırdılar. Çalışmayı red eden askerlerimizi de anında kurşuna dizdiler.

İngilizlerin esir ettikleri bu askerlerimizin akibeti hakkında aylarca bir tespit yapılamadı. Fakat uzun bir süreden sonra, esir-işçi askerlerimizin ailelerine gönderdikleri mektuplarda; “POW Prisoner of War” yani “savaş esiri” İngiliz Damgalı mektuplardan bu askerlerimizin Burma (Myanmar’da) oldukları anlaşıldı.

Askerlerimizin çoğu, Burma’nın iklimine alışık olmadıkları ve zor şartlar altında çalıştırıldıkları için, hayatlarını gün be gün kaybettiler. 1918 yılında Mondros Ateşkes antlaşması sonunda, İngilizlerin başı çektiği Düvel-i Muazzama, Osmanlı Devletini ortadan kaldırdılar ve bu sayede, sağ kalan askerler serbest bırakıldı ve ülkelerine döndüler. Şehit olanların mezarları kamplarda kaldı. İngilizler daha sonra, şehit düşen bu askerlerimiz için Şehitlik Mezarlığı yaparak bununla işledikleri savaş suçlarının üzerini örttüler . [Osmanlı şehitliğinin hazin öyküsü]

*******

1942 yılında II.Dünya Harbi sırasında Burma bu kez Japonlar tarafından alınarak, Hindistandan ayrı sömürge devlet haline getirilir. Ve Nihayet 1948 yılında Burma Bağımsızlığını ilan eder. 2010 yılına gelene dek ülke darbe ve hükümet karşıtlığı ile iç çatışmalar geçirdikten sonra, askeri cuntanın desteklediği; Birlik Dayanışma Ve Kalkınma Partisi seçimleri kazanır. Bu hükümet ilk iş olarak ülke adını, bayrağını ve milli marşını değiştirerek, Burma yerine bugünkü Myanmar adını alır.

*******

Myanmar Devlet Başkanı eski general, yeni reformcu Thein Sein ABD’yi ziyarete giderek, Obama’ya ülkesindeki siyasi özgürlükler hakkında ne kadar mesafe alındığının raporunu verir. Bu raporun esas öğesi, siyasi tutuklamaların kaldırılmasına ilişkin gerek ABD’nin gerekse AB’nin hoşnutluğunu elde etmektir.

Ne var ki, tam bu görüşme sırasında Mynamar’da çıkan olaylarda öldürülmüş bulunan bir Budist rahibin bu ölümünden, Yedi Müslüman genç sorumlu tutularak ömür boyu hapis cezasına çarptırılır(!) ABD de, ”İyimserler Kulübü”desteklediği başkan olmasına karşın, Myanmar’daki yönetimin çelişkili demokratik yapısından dolayı, Obama’yı frenlerler. Çünkü, 8 Kasım 2015’te yapılan seçimde, etnik grupların çatışması nedeniyle bir çok bölgede sandıklar boş dönmesine karşın seçimler gerçekleşmiş kabul edilerek, asker kökenli Thein Sein Başkan seçilmiştir. Dahası, ülke anayasasına göre seçim yapılsa da Meclisin % 25’lik kontenjanı silahlı kuvvetlere anayasa gereği bırakılmıştır.

Dahası, 1982 yılında çıkarılan anayasada etnik gruplar sırayla yer almasına karşın, Müslüman Rohingalar vatandaşlığa alınmamış ve oy hakkından mahrum bırakılmışlardır.

Çok kısa belirttiğim bu çelişkiler nedeniyle, Obama ve AB ülkeleri, Myanmar’a karşı kendilerini frenleme ihtiyacı duyarlar ve müdaheleden çekilirler..

ABD ve AB ülkelerinin frenlenme nedeni bir tek bu mu? Elbetteki HAYIR!..

Önce şu sorunun yanıtına bakalım; Peki niye Budist Rahibin ölümünden tam da Başkan Thein Sein’in Obamayla yaptığı ziyaret sırasında 7 Rohinga Müslüman genci sorumlu tutularak apar topar ömür boyu ceza ile tecziye edilmiş oldular? Bunun cevabını da Çin’in Mynamar üzerinde ne gibi bir projesi olduğuna bakarak, ortak akla havale edersek, herhalde isabetli olur, Myanmar sorunu ve bu sorunun nasıl giderileceği hakkında bir fikir edinebiliriz.

Çin’in dikkat çeken bir yükseliş trendine girdiği artık bilinen bir husustur. Çin’in bu yükselişi önce bölgesel ve daha sonra küresel bir güç olma azminin bir sonucudur. Çünkü, Güneydoğu Asya Coğrafyası gerek stratejik gerekse ekonomik bakımından büyük öneme haizdir. Şöyle ki; Dünya deniz ticaretinin % 60’ı – 5 Trilyon 300 Milyar dolar olarak- bu bölgede gerçekleşmektedir. Mynamar ise petrol ve adeta doğal gaz ambarı bir ülke olmanın yanında, yukarıda da belirttiğim gibi, çok çeşitli yer altı kaynakları zenginidir. Ama ekonomisi tarım ve balıkçılığa dayanmaktadır.

Çin ve Tayland Myanmar’ın doğal gaz müşterileridir. Myanmar’ın coğrafi konumunu da yazının başında açıklamıştım. Çin’in, Güneydoğu Asya ticaretinden aslan payını kapması için, Mynamar’ın doğusunda Bengal Körfezi ile Hint okyanusuna girmesi zorunludur. Bunun için de, sadece Myanmar ve Müslüman Rohingalar’ın Arakan’ ı buna imkan vermektedir. Öyleyse başlangıçta sosyalizmi kabul etmiş ama sonradan yüzünü Batıya dönmüş, Ona San Su Çi’nin iktidara gelmesi, Çin’in bölgedeki nüfuzunu azaltacaktır. Önce, Ona San Su Çi, ev hapsine atıldı. Daha sonra,Thain Sein’in ABD görüşmesi de bir şekilde engellenmelidir. Bunun için en kolay lokma Rohingalı Müslümanlar kaosunu ülkede yaşatmaktır. Ve bu yapıldı ve halen yapılmaktadır!…

ABD ve AB ekonomik yatırımlarını yaparken hiçbir sorunla karşılaşmak istemezler. Öyleyse 8 sesi çıkan, 135 sessiz etnik grubun yanında bir de Müslüman oldukları için vatandaşlığa dahi layık görülmeyen Arakanlı Müslüman Rohingalar kurbanlık seçileceklerdir ve ne yazık ki seçildiler!…

Peki, böylesi iki devin arasında ortaya çıkan bu soğuk savaşta Türkiye ne yapıyor?…

Sayın Erdoğan’ı dinleyelim:
[Arakan’a askeri müdahale başlayacak]

Boşuna Doğan Cüceloğlu’nu hatırlamış değilim…. Myanmar’ın Nüfus dağılımını Dış İşleri Bakanlığının web sitesinden aldığımı belirtmeliyim. Ülkemize de yazıktır gaza gelmeyin!… [Türkiye – Myanmar]

Belki Sayın Bahçeli 5.000 ülkücü gençlik sivil ordusuyla Arakanlı Müslümanların umarım inşallah imdadına yetişir. Hiç belli olmaz. Bismillah, Allahuekber, Şehitler ölmez vatan bölünmez… [Arakan artık Cihat ve Türk Sahası]
yoksa o da MI, SahiplenMİŞŞŞ gibi sahipleniyor!?…

Acı Gülücüklerle…

*

Laisser un commentaire

Ce site utilise Akismet pour réduire les indésirables. En savoir plus sur la façon dont les données de vos commentaires sont traitées.