Sevgililer Günü’nde Bir Sevda Hikâyesi…


***

Bu öykü Ege’nin şirin kasabalarından birinde başlar ve Avrupa’nın kanallarıyla ünlü bir ülkesinin liman kentlerinden birine kadar uzanır.

Ekseriyetimiz daha kısa pantalonla dolaşır, meşin top peşinde koştururken, betonarme evler henüz yaygınlaşmamışken, o kasabanın yolları sevgi dolu Arnavut kaldırımları ile döşenmiş, yöreye özgü evler, bağ ve bahçeler dostluk, komşuluk ortak değerleri temelleri üzerine bina edilmişti.

İşte o yılların anılarıyla bezenmiş, kişiye özel şiirlerle donatılmış bu öykü, sanki bu yılki Sevgililer Günü’ne çam sakızı, çoban armağanı niteliğinde denk düşüyor.

Sevgi ile o Ege Kasabası’nın özellik ve değerleriyle yoğrulmuş bir senfoniyi andıran bir eser bu…

Zaten ‘Anılar Senfonisi’ başlığı altındaki önsözünde [Murat Tuncel], şöyle diyor:

Nasıl ki bir Senfoni’de müzik âletlerinin uyumlu bir kardeşliği olmazsa olmazıdır, burada Yazın ve Görsel Sanatlar’ın tüm “çalgıları” bu hedef doğrultusunda kullanılıyor. Elbette yapıtı zenginleştiren öncelikle ‘Orkestra Şefi’nin kişiliği… Hüzün, mutluluk, sevinç, kimi vakit nostalji ve özlem dolu anılar, şiirlerle bütünleşince, görseller derinliğinde tadına doyum olmayan bir tandıra dönüşüyor o upuzun yolculuk boyunca, sizleri asla aç bırakmayacak bir kemiyete kavuşuyor.

 

Zeki Müren geldi birden aklıma; ne diyor söylerken?

Kapıldım gidiyorum
Bahtımın rüzgârına.
Ey ufuklar diyorum,
Yolculuk var yarına.
Ayrılık görünmüşken
Yâr tutmuyor elimden.
Misafirim bugün ben,
Gurbet akşamlarına.
[Dinle]

 

Neden mi anımsadım? İzmir’i terketmeden önceki akşam sabaha kadar bu nağmeler çınladı durdu beynimde. Kolay mı ülkesini, doğduğu, anılarla dolu kentini. Bir daha geri dönme olanağı olacak mı? Sorular, sorular, yanıt verilemeyen sorular.

Dönüşümde karşısına geçip dillendireceğim şu şiirin bir muhatabını bile geride bırak(a)mıyorum ki…

sana düşümdeki beni anlatacağım
şiirlerin sevdalı sarhoşluğuyla
kendinle özle beni
ezgilerimle sesle beni
duy beni, dinle beni, sözle beni

 

Yola çıkış, o çıkış…
Yâd ellere yolculuk…

Sonra ilk“ısınma turları” varılan yerde, daha ilk günden bastıran şu sıla hasreti de yok mu ah!

 

bir hüznün sislenen gizemine
akşamların morluğunda
yine içime ağladım
incinmesin diye güzelim
sevdamı tüllere bağladım

 

Anılar rahat bırakmıyorlar ki insanı, sanki dün gibi, oysa yıllar geçmiş ve onlar yerlerinden kıpırdamıyorlar

Ayol Zehra bacı huuuu!
Ne var Gelin?
Zehra bacı, kızına söyle de bana bir baş soğan getiriversin
Gıız Kemal koş, komşu geline iki baş soğan götür

Kafan istem dışı aniden, bahçe tarafına bakar, ya hû ses oradan gelmedi mi az önce?! Oysa ne gelen var ne de soğan getiren, için burkuluverir aniden… Gurbet elde olduğun gerçeği başına atılmış taş gibi acıtıverir;

ben ağlarım uzaktan, iniltimi dinlersin
yol üstünde böyle geç vakit kimi beklersin
derdi ile ağlayanın gözyaşını mı silersin
ayrılık akşamıdır, hazan gibi inlersin

 

Bir bulut olsam yüklenip yağsam
dökülsem damla damla toprağına
bir deli nehir, bir âsi rüzgâr
olup kavuşsam üzüm bağlarıma

sezen aksu
[dinle]

 

Hiçten gelmişim ben yolum ince incedir
halimi hiç sorma bilinmez nice nicedir
eyleme beni, göçüm yine bir hiçedir
evvel gidene selâm, kalana HU olsun

 

bak yine bahar geliyor
ama sen yine yoksun
ah şu sevdalı düşler de olmasa…

 

Le temps d’se retrouver sur une symphonie d’amour.
Bir âşk senfonisi ile tanışma zamanı artık
Est-ce qu’on peut s’aimer le temps d’une chanson
Bir şarkı için birbirimizi sevebilir miyiz
En harmonie sur une symphonie d’amour
Bir ‘Sevgi Senfonisi’ ile uyum içinde

Kery James [Lyrics]
[Dinle]

 

Parlak kuşe kâğıda baskı bu eser başucu kitabınız olacak, eminim… Belki de okudukça, sizlere unuttuklarınızı anımsatacak. Sevgi kavramının kimi durumlarda ne anlam taşıyabileceğinize dair sizi uyaracak, duygusal kılacak.

Bu kitabı her yerde bulabiliriniz, geçen hafta tüm kitabevlerinde satışa çıktı.

Eleştirmen değilim, asla da ne olmak için bir çaba sarfettim, – çünkü gazetecilikten bambaşka bir dal ve yetenek işidir, – ne de yapabileceğime inandım.

Hissedebiliyorsam içimde o kitabı, müziği, tiyatro veya sinema eserini, duygularımı satırlara dökmekle yetinirim. Ayrıca, herkesin algılama tarzının farklı olabileceğine de inancım yüksektir. Belki biraz gizemli davrandım, fazla bir ayrıntı vermedim, nedenini okuyunca anlayacaksınız

Okuduktan sonra sizler de çok daha iyi anlayacaksınız bu satırlarımı.

İyi okumalar…

Ama son olarak Müzeyyen Senar ile noktalayalım, ne dersiniz? Amiyane tabiri ile kitabımızla “çuk” oturuyor;

 

Yad eller aldı beni
Taşlara çaldı beni
Yardan ayırdı felek
Gurbete saldı beni
Yol verin geçeyim dumanlı dağlar
Dağların ardında nazlı yar ağlar

Düştüm onulmaz derde
Nerde yiğidim nerde
Yol uzun gurbet acı
Dağlar var ara yerde
Yol verin geçeyim dumanlı dağlar
Dağların ardında nazlı yar ağlar

[Müzeyyen Senar – Dinleyin]

 

Nusret Özgül

Brüksel – 14 Şubat 2020

Laisser un commentaire

Ce site utilise Akismet pour réduire les indésirables. En savoir plus sur la façon dont les données de vos commentaires sont traitées.