Batı’nın hedefi.


Arabistan ve körfez ülkeleri : Peki neden?

Bu bir ekonomik durgunluk değil, soygundur !

©photocredit


Yine küresel bir soygun var. Yine ona bağlı bir küresel ekonomik kriz var.Anadolu, Balkanlar, Bizans, Ortadoğu Mezopotamya, Kuzey Afrika hazinelerinin yüzyıllar boyu biriktirildiği Osmanlı hazineleri Nerede? Kimde?

***

©Prof.Dr.Nurullah Aydın

Batı’nın hedefi; Irak, Afganistan, Libya, Tunus ve Mısır’dan sonra Suriye, Yemen sonra Arabistan ve körfez ülkeleri. Çünkü Arap liderlerin ve devletlerinin Batı’daki bankalarda çok yüklü miktarda parası var ve bu para ABD’nin ve Avrupa’nın hedefinde.

Dünya’nın en etkili sahiplerinden iki aile Rockefeller ve Rothschild‘lerdir. Rothschild ailesinden Sir Eveleyn De Rothschild, Bin Ali’den Tunus Merkez Bankası’nın yüzde 15’ini istedi. Bin Ali itiraz edemedi. Aynı talebi Mısır’a Mübarek’e de götürür. Ya sonra!

Batı; işgal ettiği veya rejim değişikliğini gerçekleştirdiği ülkelerin hazinelerine el koyuyor. Osmanlının başkenti işgal edildiğinde Osmanlı hazinelerine el konulmuştu. Nedense bugüne kadar hiçbir yetkili tarihçi bu konuda bir şey yazmadı, konuşmadı. Peki neden?

Osmanlının yüzyıllar boyunca Anadolu, Ortadoğu, Kuzey Afrika bölgelerinden biriktirdiği dünyanın en büyük hazinelerinin akibeti meçhul bırakıldı. Peki neden?

Osmanlının borçlarını yüklediler. Kimse sorgulamadı, sorgulamıyor.

Osmanlı’nın tüm mirasını reddederken neden borçlarını üstlendi? İşgale karşı kurtuluş savaşı kazanılmıştır ancak yine de tüm borçları üstleniliyor. Üstelik Misak-ı Milli olarak ilan edilen en kıymetli topraklar olan Musul ve Kerkük’ü İngilizlere bırakılıyor. Peki neden?

1928 ve 29’daki dünya ekonomik krizi ve bize dayatılan Osmanlı’nın borç sarmalının gölgesinde Merkez Bankası kuruldu.

24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Anlaşması’na göre Osmanlı’nın borçlarının tasfiye edilmesine karar verildi. 1928’de imzalanan Paris Anlaşmasıyla ödeme planına bağlandı.

Borçtan, imparatorluğun bakiyesi; Arnavutluk, İtalya, Filistin, Bulgaristan, Irak, Lübnan, Yunanistan, Yugoslavya gibi Osmanlıdan doğmuş 14 ülke bu borçtan sorumluydular.

1912’den önceki borçların % 62’si, 1912’den sonraki borçların ise % 75’i Türkiye’ye ait sayıldı. Dörtte biri ise 14 ülke arasında pay edildi. Bu ülkelerin çoğu bu borcu ödemedi.

Osmanlının kaybedilen topraklarının, Türkiye’ye düşen toplam borçtan indirilmesi esas alındı. Yani imparatorluk topraklarının değeri borçtan düşülecekti. Toprak değeri nasıl ölçülecekti?

Cemiyet-i Akvam yani Milletler Cemiyeti bu durumun çözümü için bir hukuk profesörü İsviçreli bir Yahudi olan Eugene Borel’i hakem belirledi!

Borel, sınırlarımız dışında bıraktığımız toprakların emlak değerinin baz alınması gerektiğini savunuyordu. Ama toprağın salt emlak değeriyle ele almak olumsuzdu. Örneğin altında petrol kaynadığı anlaşılmış olan Musul’la, Bulgaristan’daki ıssız bir dağ köyü aynı sayılacaktı.

Osmanlı’nın borçlarını, genç devletin omuzuna kim yıktı? Türkiye, borçların son taksitini 1954 yılında kapattı. Hem de tüm faizleriyle. Musul’u ve Kerkük’ü bırakmamızı kimler istedi?

Güçlü bir Maliye’nin kurulabilmesi için para politikalarının düzenlenmesi gerekiyordu. İki engelden biri olan borçlar halledilmişti. İkinci engel merkez bankasının olmayışıydı. Devletin tüm işlemleri Osmanlı Bankası üzerinden yürütülüyordu.

Lozan’a göre banknot ihraç etme yetkisine sahip Osmanlı Bankası’nın sözleşmesi 1924 yılında sona erdi. Ancak Osmanlı Bankası’nı bir devlet bankasına dönüştürme çabalarının sonuçsuz kaldı, Hükümetin bazı isteklerini de yerine getirme karşılığında sözleşmesi uzatıldı. Merkez bankasının kuruluşunda Ziraat Bankası ve İş Bankası etkin rol almak için yarıştı. Ama bu iki milli bankamıza banknot ihraç etme yetkisi verilmedi.

1928’de Türkiye’ye davet edilen Hollanda Merkez Bankası İdare Meclisi Üyesi Dr. G. Vissering, özerk merkez bankası için bir rapor hazırladı. Onu İtalyan Uzman Kont Volpi izledi. Lozan Üniversitesi’nden Prof. Leon Morf‘un desteğiyle Merkez Bankası yasa tasarısı hazırlandı. Tasarı, TBMM’de 11 Haziran 1930 tarihinde kabul edildi.

Merkez Bankasının hisseleri kime aitti? Yüzde yüz yerli Ziraat ve İş Bankası tercih edilmedi.

Bankanın hisseleri (A), (B), (C) ve (D) sınıflarına ayrıldı. A sınıfı Hazineye, B sınıfı milli bankalara, C sınıfı yabancı bankalar ile imtiyazlı şirketlere, D sınıfı ise Türk ticaret kuruluşlarıyla Türk uyruklu gerçek ve tüzel kişilere ayrılmıştı. Sadece % 15’i hazinenin elinde tutuldu. İngiliz, Fransız, İtalyan hissedarlar vardı.

Bugün Merkez Bankasının yüzde kaçı hazineye ait? Kalan hisseler içerisinde İngiliz; Fransız ve İtalyan bankaları var. Şahıs olarak en büyük hissedar Ankaralı bir Yahudi.

Üç sıfırın atılması ile üç kez basılan paralar yeniden basıldı. Neden ve niçin? Ve yeni logo neyin simgeleri dersiniz?

Yine küresel bir soygun var. Yine ona bağlı bir küresel ekonomik kriz var.

Anadolu, Balkanlar, Bizans, Ortadoğu Mezopotamya, Kuzey Afrika hazinelerinin yüzyıllar boyu biriktirildiği Osmanlı hazineleri Nerede? Kimde?

Günün Sözü: Devletin bağımsızlığının simgeleri, bayrak, para ve yargı yetkisidir.

MERKEZ BANKASI İNGİLİZ-FRANSIZ KONTRÖLÜNDE Mİ ?

1 Nisan 2012-ANKARA

Prof.Dr.Nurullah Aydın’ın Yerelce’de yayınlanan diğer makaleleri !

 

Laisser un commentaire

Ce site utilise Akismet pour réduire les indésirables. En savoir plus sur la façon dont les données de vos commentaires sont traitées.