How Russia-Ukraine War will affect frozen conflict zones


The outcome of the war in Ukraine may open new windows in the status of the frozen conflict zones, which are used as ‘trump cards’ by the countries in the former Soviet geography and Russia. Although Western actors are dealing with the issue regarding the security of the former Soviet or Warsaw Bloc countries in Eastern and Central Europe, especially the Baltic republics, Poland, Romania and Czechia, which are now NATO and EU members and also the balances in Moldova, the Balkans and the South Caucasus will have serious repercussions.

***

Rusya-Ukrayna Savaşı Balkanlar’ı Nasıl Etkiliyor/Etkileyecek?

Dr. Galip ÇAĞ

Rusya ve Ukrayna arasında uzun süredir devam edegelen gerilim, artık sivillerin de öldürüldüğü bir savaşa dönüştü. Türkiye dâhil küreselleşmiş dünyada, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin etkileri her yerde ciddi manada hissedilir hâle geldi. Burada yaşananların bize bakan yönü; ekonomik etkiler başta olmak üzere yeni bir mülteci krizi ve başka sosyal, diplomatik ve siyasi sorunların da peşi sıra geleceğidir. Rusya üzerinden, uzun süredir devam eden Balkanlar ilişkisi ve savaşın bölgede yarattığı gerilim/tesirin sadece Balkanlar değil birkaç farklı noktadan incelenmesinde de fayda var.

Sırbistan ve Bosna’daki Sırp etnisite arasındaki bağın, Rusya’ya uzanan kısmı Avrupa’nın bu bölgesinde ciddi gerilimler doğurmuştu. Bosna’da seçimin hemen sonrasında Bosna-Hersek’e bağlı Sırp Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı ve Bağımsız Sosyal Demokratlar İttifakı’nın Genel Başkanı Bosna-Hersek Devlet Başkanlığı Sırp Üyesi Milorad Dodik’in açıklamaları da bunun habercisi olmuştu:

Sırpların örneğin Kosova’nın NATO ve AB üyeliği beklediği, yani Batı’ya entegrasyon çabasında olduğu bir dönemde halihazırdaki savaştan çok önce tavrını Rusya’dan yana koyması bölge için mühim bir gerginlik sebebi. Özellikle de Bosna’daki sorunlu etnik düzen göz önüne alındığında ülkedeki diğer ayrılıklar ile bu sıcak sürecin yeni sorunlar doğurması kaçınılmaz. Hele de Son yıllarda Sırp aşırılığına karşı gelişen Boşnak-Hırvat birlikteliğinin seçim sitemine bağlı olarak değişen tavrı ile Ruslardan destek alan kışkırtmaya müsait Sırp milliyetçiliğinin korkutucu bir bekleyiş içinde olduğu da artık açık açık dillendiriliyor.

Rusya Ukrayna savaşı göz önüne alındığında en tedirgin edici senaryolar Kuzey Makedonya’ya dair. Yine de Kuzey Makedonya Dışişleri Bakanlığı binasının dışı Ukrayna bayrağı renkleri ile süslenirken Kuzey Makedonya Dışişleri Bakanı Bujar Osmani’nin, savaşı Avrupa için kara bir gün olarak nitelemesi net bir tavır olarak algılanıyordu. Unutulmaması gerekiyor ki Kuzey Makedonya’da Arnavut nüfus net olmamakla birlikte üçte bir oranında, bunun yanında Sırpların Sırp, Bulgarların Bulgar gördüğü, Yunanların ise nerede ise millet olarak görmediği bir Makedon nüfusu da başka bir yekûn. Ve elbette Türkler. Böyle bir karmaşanın, kadim zamandan beri kaos merkezi hâline gelen Balkanlar’ın her etnik ve milliyetçi tartışmadan etkilenmesi de çok normal.

Balkanlar’da Rusya’nın etki alanı şimdilik Sırplar ile sınırlı gibi dursa da etnik yapıdaki idari sorunlar, temsil problemleri, sınır belirsizlikleri yeniden hatırlandığında savaşın ilerleyen safhalarındaki tesirlerinin evvela buraya yansıması da korkutucu bir ihtimal olarak önümüzde duruyor. Dolayısı ile NATO, BM ve dahi AB’nin bu realiteyi göz önüne alarak bölgedeki istikrarı koruyucu tedbirler alması; Türkiye’nin de öncelikle buradaki Türk-İslâm nüfusunun geleceği açısından net tavırlar sergilemesi kaçınılmaz bir gereklilik gibi duruyor. [Makalenin tamamı]

 

Balkanları bekleyen tehlike

Göktürk Tüysüzoğlu

Ukrayna’daki savaşın yansımalarının olacağı bir diğer bölge de Balkanlar. Bölgedeki birçok ülkede tarihsel ve sosyo-kültürel nedenlerle Rusya yanlısı belli kesimler ya da gruplar bulunuyor. Moskova, bu grupları kendi bölgesel etkinliğine yönelik girişimler çerçevesinde kullanmaya çalışıyor. Bosna-Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi üyesi olan Dodik, Putin’le olan yakın ilişkileri özelinde Bosna-Hersek’in toprak bütünlüğüne ve özellikle NATO ve AB yönünde atmak istediği adımlara karşı hamlelerde bulunuyor. Moskova da onun bu yöndeki hamlelerine dolaylı yoldan destek veriyor.

Balkanlar’da bu yönde bahsedilmesi gereken bir diğer ülke ise Kosova. Sırbistan ve Rusya tarafından bağımsızlığı tanınmayan ve bu nedenle BM üyesi de olamamış bu ülkenin statüsünün ve Batı’yla olan temaslarının belirlenmesinde Moskova’nın Belgrad’a verdiği desteğin önemli bir rolü var. Rusya’nın Belgrad Büyükelçisi’nin, 2021 yılı içerisinde, Priştine’nin bağımsızlığını tanımayan Sırpların ağırlıkla yaşadığı Kuzey Kosova’da gerginliğin arttığı bir dönemde, sınır hattında tatbikat yapan Sırp Ordusu’na destek verircesine bölgede bulunması, bu anlamda önemli bir gelişme.

Rusya’nın, Karadağ’da Sırp Ortodoks Kilisesi ve yine Moskova taraftarı ve geçtiğimiz hükümette yer alan Demokratik Cephe adlı siyasi parti üzerinden ülke siyasetine yön vermek istediği bilinen bir husus. Karadağ, NATO üyesi olmasına rağmen, Moskova’nın Karadağ siyaseti üzerinde hâlâ ciddi bir ağırlığı bulunuyor.

Rusya’nın bölgesel etkinlik sahasında gördüğü Güney Kafkasya’da da benzer bir durum var. Ukrayna’da savaşın çıktığı ilk günlerde, Putin’in Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev’le Moskova’da yaptığı görüşme bu anlamda önemli. Zira Rusya, Dağlık Karabağ Sorunu’nun çözümü hususunda anahtar ülke konumunu 2020’deki savaşın ardından daha da güçlendirdi. Türkiye’yi Nahcıvan üzerinden Azerbaycan’a bağlaması planlanan Zengezur Koridoru beklentisi ve yine Laçın Koridoru gibi jeopolitik unsurlar, Rusya’nın hem Azerbaycan hem Ermenistan hem de Türkiye’yi doğrudan ya da dolaylı olarak ilgilendiren konulardaki etkinliğini gösteriyor.

Ukrayna’daki savaşın sonucunda ortaya çıkacak olan tablo, eski Sovyet coğrafyasındaki ülkeler ve Rusya’nın birer ‘koz’ olarak kullandığı donmuş çatışma bölgelerinin statüsünde yeni pencereler açılmasına yol açabilir. Batılı aktörler, doğal olarak, konuyu şimdi NATO ve AB üyesi de olmuş Doğu ve Orta Avrupa’daki eski Sovyet ya da Doğu Bloğu ülkelerinin (özellikle de Baltık cumhuriyetleri, Polonya, Romanya ve Çekya) güvenliği özelinde ele alıyor olsa da Moldova, Balkanlar ve Güney Kafkasya’daki dengeler açısından da Ukrayna’daki savaşın ortaya çıkaracağı sonucun ciddi yansımaları olacaktır. [Analizin tamamı]

 

Bu savaşta kazanan yok

Rusya’nın Ukrayna’da uğrayacağı bir yenilginin doğuracağı sonuçlar, Avrupa ve ABD’nin karşısına temel zorluklar çıkaracaktır. Rusya’nın elbet bir gün geri çekilmek zorunda kalacağı göz önünde bulundurulduğunda, Ukrayna’yı AB’ye ve NATO’ya kabul etmek amacıyla tekrar inşa etmek devasa bir çaba gerektirecektir. Batı, Ukrayna’yı tekrar hayal kırıklığına uğratmamalıdır. Aksine, Ukrayna’da zayıf bir Rus kontrolü, NATO’nun doğu sınırının yanı başında sınırlı veya hiç yönetim altyapısı bulunmayan, sürekli çatışmaların yaşandığı istikrarsız ve parçalanmış bir bölgenin oluşması anlamına gelebilir. Bunun meydana getireceği insani felaket Avrupa’nın yıllardır tecrübe etmediği bir şey olacaktır.

Putin, Rusya üzerindeki hakimiyetini kaybetse bile bu ülkenin Batı yanlısı bir demokrasi olarak ortaya çıkması pek mümkün değildir. Rusya, özellikle Kuzey Kafkasya başta olmak üzere parçalanabilir. Nükleer silahlara sahip olan bir diktatörlük haline de gelebilir. Siyasetçiler, Putin sonrası Avrupa’ya gerçekten entegre olabilecek daha iyi bir Rusya’nın hayalini kurmakla hata etmezler, hatta Putin’in savaşına karşı koyarken bile böyle bir ihtimalin gerçekleşmesi için ellerinden geleni yapmalıdırlar. Ancak daha karanlık ihtimal için hazırlık yapmamak aptallık olur.

Rusya kaybederse, bunun hem dünya hem de Rusya için sonuçları neler olur? Moskova’nın Ukrayna’da yenilgisi Batı için kesin bir zafer olur mu? Bu durum, ABD ve AB’nin karşısına ne tür zorluklar çıkarabilir? Rusya’yı tamamen dışlamaya yönelik küresel bir girişim nasıl ters tepebilir? Eğer bir gün ABD ve Batı, Ukrayna’nın egemenliğini yeniden sağlayabilirse ve aynı zamanda Rusya ile Çin’i ortak bir uluslararası düzen anlayışına doğru itebilirse, Putin’in en büyük hatası Batı için bir fırsata dönüşecektir. Ancak bunun oldukça büyük bir bedeli olacaktır. [Makalenin tamamı]

 

Bu felakette en büyük zararı görecek olanlar

Savaşta önümüzde beliren tabloda tartışılmasına ihtiyaç duyulmayan mutlak bir gerçek varsa, o da Rusya’nın sivil-asker ayrımı yapmadan acımasız bir saldırı yürüttüğü ve bunun sonucunda milyonlarca insanın canını kurtarmak amacıyla ülkesinden kaçmaya çalışmakta oluşudur.

“Anneler çocuklarının üstüne doğru yatıyorlar. Bunu onları ısıtmak için değil bombalara karşı üstlerinde ek bir kalkan olmak için yaptıklarını söylüyorlar. Bu durumda komşu ülkelere geçen sığınmacı sayısı dün itibarıyla 1 milyon 700 bine dayandığına göre bu toplam içindeki çocukların sayısının 850 bine yaklaşmış olması gerekir. UNICEF, ülkedeki toplam çocuk sayısını 7.5 milyon olarak verirken, 3 ile 17 yaşları arasındaki 5.7 milyon çocuğun eğitiminin savaştan etkilendiği açıklanmıştır. UNICEF, “Çocuklar öldürülüyor, çocuklar yaralanıyor” diye seslenerek, savaşı “7.5 milyon çocuğun hayatları ve esenlikleri açısından acil ve yükselmekte olan bir tehdit” olarak nitelendirmiş, savaş koşullarında yaşayan çocukların ihtiyaçlarının karşılanması için herkese yardım çağrısında bulunmuştur.

BM’nin OCHA isimli yardım kuruluşu, savaşın yarattığı koşullar nedeniyle yardıma ihtiyaç duyan insanların sayısını şimdiden 12 milyon olarak gösteriyor. Ukrayna’nın nüfusunun 44 milyonu aştığını göz önünde bulundurursak, şu an itibarıyla ülkede yaşayan her dört kişiden yaklaşık biri yardıma muhtaç duruma gelmiştir. Askeri harekâtın seyrinin bu şekilde devam etmesi halinde savaştan etkilenecek olan insan sayısının 18 milyona ulaşacağı tahmin ediliyor.

Bu felakette en büyük zararı görecek olanlar hayatlarının bundan sonraki doğrultusu şimdiden belirsizlik içine girmiş bulunan çocuklardır. Çoğu babalarını bir daha görüp görmeyeceklerini bilmiyor. Evlerine bir daha dönüp dönemeyeceklerini de bilmedikleri gibi. Çok küçük olanlar muhtemelen bugün yaşadıklarından bir şey hatırlamayacaklar. Yaşça daha büyük olanlar ise hayatlarının geride kalan bölümünde hep bu savaşın korkunç travmasını taşıyacaklar. [Makalenin tamamı]

 

Aktif tarafsızlık pozisyonu

Rusya’ya yaptırımlar ağırlaştıkça Türkiye’nin konumu ne olacak orası belli değil. Ama Erdoğan bu önerisiyle uluslararası sistemle bağları koparılıp, izole edilen Rusya’ya tarihi şekilde el uzatıyor. Aynı zamanda krizi Türkiye açısından bir fırsata dönüştürmek için hamle yapıyor. Dünyadan izole olan Rusya, Çin’le birlikte Türkiye seçeneğini değerlendirebilir mi? Neden olmasın?

“Putin’e de savaşın yanlış olduğunu, Rusya’nın işgalini doğru bulmadığımızı ama Rusya’nın sınır kaygısını da anladığımızı ifade ettim ama ateşkesi sağlayıp, çözümü bulmamız gerektiğini söyledim” diyor. Erdoğan.

Erdoğan Rusya’ya yaptırım adı altında yapılan sanat düşmanlığına tepki gösteriyor. “Sanatla ilgili yaptırımlar doğru değil, bunun Nazilerin yaptığından farkı yok. İşgalle böyle mücadele edilmez” diyor. Tekrar başa dönersek, Erdoğan, işgali doğru bulmadığını ifade ediyor. Rusya’nın hassasiyetlerinin dikkate alınmasını istiyor. Aktif tarafsızlık pozisyonunu koruyor ama ekonomik olarak dünyadan izole edilen Rusya’ya Çin’le birlikte ekonomik işbirliği öneriyor. Aktif tarafsız bir ülkenin lideri olarak krizi fırsata çevirmek için hamle yapıyor.

Rusya toprak savaşı yaparken ABD ekonomi savaşını veriyor. Kaderini NATO ve ABD’ye endeksleyen Ukrayna’nın kaderine ise yemek masasının menüsünde yer almak kaldı. NATO’nun kartondan bir kaplan olduğu, ABD’siz Avrupa’nın bir irade ortaya koyamadığı ortaya çıktı. Ukrayna’nın işgaline engel olmayan ABD ise savaşın uzaması için Ukrayna’ya kontrollü destek veriyor. Tüm amaç savaşı uzatmak, ekonomik yaptırımlar ve şehir savaşları ile Rusya’yı yıpratmak. Ama bedeli Ukrayna ödüyor. ABD, Rusya tehdidi ile Avrupa’yı tekrar kanatlarının altına çekiyor. Rusya ise arka bahçesini oluşturuyor. [Makalenin tamamı]

 

Laisser un commentaire

Ce site utilise Akismet pour réduire les indésirables. En savoir plus sur la façon dont les données de vos commentaires sont traitées.