Avrupa Seçimleri Sonrası Yabancıları Nasıl Bir Göç ve İltica Ortamı Bekliyor?!


AB açısından tartışmalı bir alan olarak göç yönetimi ve ortak sığınma sistemi ile ilgili yeni uygulamanın, seçimlerden sonra oluşturulacak yeni yasama organının sıkça gündemine gelmesi bekleniyor. Aşırı sağ partilerin elde edecekleri neticenin yanısıra, ikircikli davranan kimi üye ülkelerin “sığınma hakkının sınırlandırılması, sınır dışı edilme sürecinin hızlandırılması ve güvenli üçüncü ülke” uygulamalarında izleyecekleri politikalar belirleyici olacak. AB, yeni düzenlemesiyle iltica prosedürlerini daha da katılaştırmış olsa da temel değerler ile çelişkiler yaşanması oldukça muhtemel. Üye ülkeler yükümlülüklerini göz ardı etmeye başlarsa, « zorunlu dayanışma » sistemi hızla zayıflayıp işlevsiz hâle gelerek Birliğin bu alandaki en önemli adımlarından biri olan yeni paktı merkezinden yoksun bırakabilir. Peki, seçimler sonrasında Yeni Avrupa Parlamentosu ile Yürütme organı Komisyon ve hükümetler kanadı olan Konsey arasındaki ilişkileri bu alanda bekleyen diğer sorunlar neler?

***

AB Sığınma ve Göç Sisteminde Büyük Reform:
Yeni Göç ve İltica Paktı Onaylandı

 

Hatice Zeynep Şen

Uzun süren müzakereler sonucunda, AB’nin göç ve iltica politikalarında reform amacıyla hazırlanan yeni Göç ve İltica Paktı nihayet onaylandı. Bu reform paketi, göçü daha iyi yönetmeyi, iltica başvurularını daha adil ve hızlı bir şekilde değerlendirmeyi ve üye devletler arasındaki dayanışmayı artırmayı hedefliyor. Pakt kapsamında toplamda 10 yeni yasal düzenleme kabul edildi. Buna göre AB’nin göç ve iltica yönetimi dört temel sütun etrafında şekilleniyor. Bunlar, güvenli dış sınırlar, hızlı ve etkili prosedürler, etkin bir dayanışma ve sorumluluk sistemi ve göçün uluslararası ortaklıklara dahil edilmesi. Yeni düzenlemeler, AB’nin göç yönetimi ve ortak sığınma sistemi alanında önemli bir adım olarak görülüyor, ancak üye ülkelerin bu kuralları nasıl uygulayacağına dair belirsizlikler mevcut. Sığınma prosedürlerinin sıkılaştırılması ve sınır dışı edilme süreçlerinin hızlandırılması gibi değişiklikler eleştirilere neden olurken, üçüncü ülkelerle iş birliğinin genişletilmesi de « dışsallaştırma » eleştirilerine yol açıyor. Üye ülkeler arasında etkili dayanışma sağlanamazsa, reformun işlevsiz hale gelme riski bulunuyor. Polonya ve Macaristan’ın itirazları, bu zorlu süreçteki engellerin habercisi olarak değerlendiriliyor.

Yeni Göç ve İltica Paktı’nda dört yılı aşkın süren müzakerelerin ardından nihayet son aşamaya gelindi. Geçtiğimiz aralık ayında sığınma ve göç yönetimine ilişkin tüm Avrupa çerçevesini yeniden düzenleyen beş ana başlıkta anlaşmaya varılmıştı. AP’nin 10 Nisan 2024’teki onayının ardından AB Konseyi de beş ana başlığı ve toplamda 10 yasa tasarısını 14 Mayıs 2024’te kabul etti. AB’nin göç ve iltica politikalarını modernize etmek ve daha etkili hâle getirmek amacıyla Eylül 2020’de Komisyon tarafından önerilen kapsamlı reform paketi, göçü daha iyi yönetmeyi, iltica başvurularını daha adil ve hızlı bir şekilde değerlendirmeyi ve üye devletler arasındaki dayanışmayı artırmayı hedefliyor.

AP’deki oyalamada aşırı sağ ve sol kanattan gelen muhalif sesler nedeniyle oylama öncesi durum net değildi. Merkez sağ ve sol ağırlıklı oylar paktı kabul ederken, muhalefet aşırı kanatlardan gelmişti. Yaklaşan seçimlerde AP’de öngörülen aşırı sağın yükselişinin, gelecekteki bir onay sürecini zora sokma ihtimali nedeniyle seçimler öncesi oyalama için Brüksel’de oldukça yoğun bir çaba sarf edildi. Hatta süreç devam ederken yaşanan protestolar nedeniyle oylama birkaç dakika geç başladı. AB Konseyinde ise beklendiği gibi, reforma başından itibaren itiraz eden Polonya ve Macaristan yasa paketinin tamamına karşı oy kullandı. Reformun 2020’de sunulmasından bu yana ikili, « zorunlu dayanışma » sistemine sürekli olarak direndi ve bunun ülkelerini kendi istekleri dışında göçmenleri kabul etmeye zorlayacağını iddia etti. Çek Cumhuriyeti ve Slovakya da başlıkların çoğunda çekimser kalmayı tercih ederken, Avusturya Kriz Tüzüğüne karşı oy kullandı.

Göç ve İltica Paktı Neleri Kapsıyor?

Göç ve iltica yönetiminde ortak AB sistemi dört sütun etrafında şekilleniyor;

1) Güvenli dış sınırlar (Secure external borders): Sağlam tarama, Eurodac sığınma ve göç veri tabanı, sınır prosedürü ve geri dönüşler, kriz protokolleri ve araçsallaştırmaya karşı eylem.

2) Hızlı ve etkili prosedürler (Fast and effiicient procedures): Açık iltica kuralları, insan haklarının güvence altına alınması, mülteci statüsü yeterliliğine ilişkin AB standartları ve uistimallerin önlenmesi.

3) Etkin bir dayanışma ve sorumluluk sistemi (Effective system of solidarity and responsibilitiy): Kalıcı dayanışma çerçevesi, operasyonel ve mali destek, iltica başvurularında sorumluluk konusunda daha net kurallar ve ikincil hareketlerin önlenmesi.

4) Göçün uluslararası ortaklıklara dâhil edilmesi (Embedding migration in international partnerships): düzensiz çıkışların önlenmesi, göçmen kaçakçılığıyla mücadele, geri kabul konusunda iş birliği ve yasal yolların teşvik edilmesi.

Yeni düzenleme ile Tarama Tüzüğü (Screening Regulation) güçlendiriliyor ve tüm düzensiz göçmenlerin kimlik bilgilerinin kayıt altına alınması ve sağlık ve güvenlik kontrollerinin yapılması için ortak bir sistem getiriliyor. Buna göre tarama sürecinin dış sınırlarda tespit edilen düzensiz göçmenler için yedi, sınırların içinde tespit edilenler için ise üç günde tamamlanması ve uygun prosedürün belirlenerek hızlı yönlendirme (düzenli sığınma veya geri dönüş) yapılması öngörülüyor. Tarama Tüzüğünün revizyonuyla birlikte bir sığınmacının uyruğu, yaşı, parmak izi ve yüz görüntüsü gibi temel kimlik bilgilerinin toplanması için bir ön görüş prosedürü ortaya konuluyor. Burada temel haklara saygı gösterilmesinin sağlanabilmesi için bağımsız izleme mekanizmaları kurulması da zorunlu hâle getiriliyor.

Eurodac Tüzüğü (Eurodac Regulation) güncelleniyor ve aynı kişinin birden fazla başvuru yapmasının önüne geçilmesi planlanıyor. Sığınma talep eden bireylerin doğrudan ve daha geniş kişisel bilgilerle birlikte ortak sisteme kaydedilmesi planlanıyor. Parmak izi toplama yaşı ise 14’ten 6’ya düşürülüyor.

Yeni düzenleme ile iltica prosedürlerinin (Asylum Procedures Regulation) sürelerinin kısaltılması da planlanıyor. Kabul oranı %20’nin altında olan ülkelerden gelen göçmenlerin 12 haftaya kadar sınır bölgelerinde tutulması öngörülüyor. Kabul oranı daha yüksek ülkelerden gelen göçmenler ise normal iltica sürecine tabi olacak. Mevcut yasalara göre uzun sürebilen bu sürecin de kısaltılması hedefleniyor. Sınır prosedürü sırasında gerekli tüm koruma ve garantilerin geçerli olacağı belirtiliyor. Başvurusu reddedilen sığınmacılar, başvuruda bulundukları ülkeden doğrudan sınır dışı edilebilecek. Bu düzenlemelerle sınırlardaki baskıların hafifletilmesi hedefleniyor.

Dublin Tüzüğünü uygulamada işlevsiz bırakan noktalardan biri olan ve sınır ülkelerinde yoğunluğa neden olan ilk giriş kuralına da burada yenilik getirilmiş durumda. Yeni Göç ve İltica Tüzüğü düzenlemesi (Asylum Migration Management Regulation) ile sınır ülkelerinin ağır yüklerinin dengelenmesi için ilk ulaşılan ülkelerin, başvuruları kabul edilen ya da kabul ihtimali yüksek olanların bir kısmını diğer AB ülkelerine gönderme hakkı olacak. Bu bir çeşit zorunlu/kalıcı dayanışma (permanent/mandatory solidarity) olarak ifade ediliyor.

Kriz ve Mücbir Sebepler Tüzüğünde (Crisis and Force Majeure Regulation) ise 2015-2016 krizinde olduğu gibi ani ve kitlesel bir mülteci gelişi ya da COVID-19 salgını gibi mücbir sebepler nedeniyle AB’nin sığınma sistemi tehdit edildiğinde devreye girecek istisnai kurallar öngörülüyor. Böyle durumlarda, ulusal makamların daha uzun kayıt ve gözaltı süreleri de dâhil olmak üzere daha sert tedbirler uygulamasına izin verilecek, Komisyona ek « dayanışma » tedbirleri talep etme yetkisi tesis edilecek, yükünün çok arttığını düşünen bir ülke diğer ülkelerden yardım talep edebilecek veya duruma bağlı olarak sınır prosedürünün kapsamı genişletilecek.

Yeni pakt güvenli üçüncü ülke uygulamasını da genişletmeyi hedefliyor. Başvurusu reddedilen göçmenlerin güvenli olarak değerlendirilen veya transit ülkelerine geri gönderilme sürecinin hızlandırılması öngörülüyor. Yeni düzenleme ile normal zamanlarda ve baskının arttığı durumlarda üye ülkelere hızlı ve bütün bir hizmet sunabilecek tam teşekküllü bir Avrupa Birliği İltica Ajansı (European Union Agency for Asylum EUAA) da kuruluyor. Tüzük yer değiştirme, adil sorumluluk paylaşımı ve mali katkılar için de asgari eşikler öngörüyor. Buna göre yılda 30 bin kişilik yer değiştirme ve Birlik düzeyinde mali katkılar için 600 milyon avro minimum sınırlar olarak belirleniyor. Komisyonun yer değiştirme ve mali katkılar için Tüzükteki asgari eşiklerden daha yüksek sayılar önermesi hâlinde ise tüm dayanışma önlemlerinin eşit değere sahip olmasını sağlamak için asgari orana uyması gerektiği ifade ediliyor ve bu oran her bir yer değiştirme için 20 bin avro olarak belirleniyor. Üye ülkelere etkili dayanışma ve sorumluluk sistemi içindeki yükümlülükleri üç seçenek hâlinde sunuluyor ve seçim takdiri kendi yetkilerine bırakılıyor. Bu katkılar yer değiştirme, mali katkı veya ayni destek şeklinde tanımlanıyor. Sınır ülkeleri için de yeni sınır merkezleri kurulması planlanıyor. Bunlar sayesinde sığınma talepleri incelenirken düzensiz göçmenler tutulacak ve kabul edilemez görülenlerin sınır dışı edilmeleri hızlandırılacak.

AP Başkanı Roberta Metsola oylamayı “Avrupa için tarihi bir gün” olarak değerlendirirken, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, reformun sınır güvenliğini arttırıp, iltica prosedürlerini hızlandırarak “tüm Avrupalılar için gerçek bir fark yaratacağını” ifade etti. Öte yandan 160’tan fazla göçmen yardım kuruluşu ve sivil toplum örgütü eleştirilerini yineleyerek oylamayı protesto etti.

Değerlendirme

Yeni düzenleme, AB için oldukça tartışmalı ve yıllardır güncellenme ihtiyacı olan bir alan olarak göç yönetimi ve ortak sığınma sistemi adına oldukça önemli bir adım. Ancak bu ortak politika başarısı yine üye ülkelerin bu kuralları uygulayıp uygulamayacaklarına ve ne derecede uygulayacaklarına bağlı olacak. Buna ek olarak temel sığınma hakkının sınırlandırılması, sınır dışı edilme sürecinin hızlandırılması ve güvenli üçüncü ülke uygulamalarındaki aksaklıklar nedeniyle hâlihazırda eleştirilere maruz kalan AB, yeni düzenleme ile iltica prosedürlerini oldukça katılaştırmış durumda. Bu bağlamda devam eden süreçte AB’nin kendi temel değerleri ile zaman zaman çelişkiler yaşaması oldukça muhtemel. Öte yandan üçüncü ülkelerle iş birliğinin genişletilmesi hedefi yine AB’yi göç yönetiminde « dışsallaştırma » eleştirilerine maruz bırakabilir. Burada uygulamada olabildiğince doğru adımlar atılması, Komisyonun ortaya koyacağı yol haritasına da bağlı. Ayrıca üye ülkelere etkili dayanışma ve sorumluluk prensibi çerçevesinde sunulan seçenekler bu alanda yine ortak bir yönetişimin uygulanmasında zorluklar çıkarabilir. Kimi ülkeler sadece maddi destek sağlayarak sığınmacı kabul etmemeye yönelebilir, kimisi de Polonya’nın da iddia ettiği gibi ne kota sistemini ne de herhangi bir mali yükümlülüğü yerine getirmekten kaçınabilir. Üye ülkeler yükümlülüklerini göz ardı etmeye başlarsa, « zorunlu dayanışma » sistemi hızla zayıflayıp işlevsiz hâle gelerek Birliğin bu alandaki en önemli adımlarından biri olan yeni paktı merkezinden yoksun bırakabilir. Brüksel’den gelen olumlu yorumlara rağmen, Polonya ve Macaristan’ın itirazlarını yinelemesi, bir sonraki aşama olan reformun işe yaraması için zorlu bir başlangıcın adeta habercisi ☛ Değerlendirmenin dış link eklentisiz brüt metni.[Details/Ayrıntılar]

 

.

Laisser un commentaire

Ce site utilise Akismet pour réduire les indésirables. En savoir plus sur la façon dont les données de vos commentaires sont traitées.