Demokrasilerde bu yolla hak elde edilmez…


Kimse şantajla devlete birşey yaptıramaz/Restleşme değil, diyalog hayat kurtarır…

©photocredit

Egypt to hold talks with Qatar, Turkey, Hamas over Gaza

Turkish premier meets Egyptian president

Davutoglu and Lavrov discuss the situation in Gaza

CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun bilgi ve onayı ile Suriye’ye giden CHP heyeti, 87 günden beri Suriye’de tutuklu olan Gazeteci Cüneyt Ünal’ı teslim aldı.

***

Açlık grevi konusunda, açlık grevinin amacının ne olup olmadığı çok çok önemli. Bakın şimdi siz bir örnek verdiniz Serap kızımızla alakalı. Serap kızımızın bulunduğu otobüse molotof atmak suretiyle ölümüne sebep olan katillerin de açlık grevinde olduğunu söylüyorsunuz. Şimdi bu bir şantaj değil de bir ajitasyon değil de nedir? Bunların hepsi şantaj. Hükümet sözcümüz bütün ifadeleri kullanmıştır, doğrudur.
Bizim derdimiz insanların açlık grevi yapmak suretiyle ölmesine çanak tutmak değildir. Bizim derdimiz de şüphesiz ki cezaevi ortamlarını en güzel şartlara getirmek suretiyle oradaki tutukluluk, hükümlülük süresini yerine getirmelerini sağlamaktır. Dikkat edilirse bu açlık grevlerinde, bunlara yönelik herhangi bir şey söz konusu değildir. Bu tamamiyle dışarıda olan bir eylemdir. Avrupa Parlamentosu’ndan yapılan açıklamayı duydunuz. Demokrasilerde bu yollarla hak elde edilmez.

Parlamentodaki bu siyasi parti (BDP,) bu tür talepleri, istekleri, mücadeleyi burada versin. Ama onlara aç kalmak suretiyle, ölün demek suretiyle değil. Bu yöntemi, doğru bir yöntem olarak bulmadığımız gibi açlık grevine gitmenin yanlış olduğunu sürekli anlatıyoruz. Temenni ederim ki bu yanlış yoldan dönünüz. Bu tür şantajlara da bazı mahfillerin gerek medyada gerek farklı yerlerde çanak tutmaması gerekir. Biz hükümet olarak ilgili bakanların hepsi asla cezaevlerinde bu yöntemle kimsenin ölmesine fırsat vermeyiz. Böyle bir zemin hazırlamayız. Bunun için de Sağlık Bakanlığı mensubu arkadaşlarımız, gerekli ihtimamı göstermektedirler. Uluslararası hukuk içerisinde gereği neyse bunu yapmaktadırlar. Mahkum veya tutukluların, kendilerine sağlık yönünden müdahale edilmesi hususunda bile arkadaşlarımız gerekli ihtimamı gösterip, onların tedavileriyle ilgilenmektedirler.

İsrail’in her zamanki oyunu

Obama ile yaptığımız görüşmede, bizim, gerek Hamas gerek değerli kardeşim Mısır Cumhurbaşkanı Mursi ile görüşmek suretiyle işin bu yanında bir ateşkesi sağlamak, sayın Obama’ya da siz de İsrail tarafında ateşkesi eş zamanlı sağlamak için bir girişime başlayalım dedik. Aynı talebi sayın Putin’e de ilettim. Burada süratle bir çalışmanın içerisine girer de 24 saatte bu işi çözersek, çünkü rakam her an devamlı büyüyor. Şu anda görüldüğü gibi 40’a yakın Gazze tarafında maalesef ölüm vakası var. Bunların içinde çoğu çocuk ve kadın. İsrail 3 tane ölüsüyle dünyayı ayağa kaldırıyor, AB bunu bir savunma hakkı olarak ifade ediyor. Aslında anlaşmayı, ateşkesi bozan İsrail. Ateşkesi bozuyor ve bombalamaya başlıyor ve ondan sonra karşı bir adım yapılınca da hemen suçlu olarak ortaya Filistin veya Gazze çıkarılıyor. Bu tabii çok yanlış bir yaklaşım tarzı. Bu, İsrail’in her zaman oyunudur.
Haklı olarak Gazze şunu söylüyor, Hamas şunu söylüyor; bu için garantörü kim olacak- ‘Bu konuda gerçekten ABD bize garanti veriyorsa, biz hemen her şeyi durdurmaya hazırız’ diyorlar. Aynı şeyi İsrail tarafında sayın Obama bu görüşmeleri yaptıysa ki, bugün Mısır’dan tekrar görüşmelerimiz olacak. Zira sayın Obama bizden sonra Muhammed Mursi ile görüşme yaptı. Onlarla olan görüşmede de aynı konular yine işlendi. Bugün Mısır’daki görüşmelerden sonra tekrar kendileriyle görüşmeler yapar, inşallah bu ateşkesi, bu ölümü, kanı bir an önce durdurmuş oluruz.

Mısır’a desteğimiz devam edecek

Mısır’da özgür bir ortamda gerçekleştirilmiş olan seçimler neticesinde, halkın iradesiyle iş başına gelmiş bir yönetim var. Bu durum iş birliği bakımından bizlere yeni bir ufuk ortaya koyuyor. Türkiye olarak Mısır’ın içinden geçmekte olduğu bu demokratikleşme ve reform sürecine desteğimiz bundan böyle de devam edecektir. Türkiye kardeş Mısır halkının karşı karşıya bulunduğu sorunların aşılmasında, elinden geleni yerine getirecektir. Bunu şu ana kadar ortaya koyduğumuz dayanışma ruhu ve anlayışıyla devam ettiriyoruz, devam ettireceğiz.
Mısır aynı zamanda bölgemizde yaşanan gelişmeler ışığında, dış politika alanında da ülkemiz için önemli bir ortak durumundadır. Bu süreç içerisinde özellikle Mısır ile Türkiye’nin dayanışması ve müşterek hareket edişi, bölgedeki barış sürecini etkileme bakımından büyük önem arz edecektir. Bu vesileyle Mısır ziyaretimizin iki ülke ve bölge açısından hayırlara vesile olacağını diliyorum. Kardeş Mısır halkına medya mensupları aracılığıyla selamlarımızı iletiyorum.


Recep Tayyip Erdoğan

Başbakan.

Kaynak.

***

Yaşatmayı sağlayamazsak, karanlığa gömülürüz

17 Kasım 2012 – Kamuoyunun yakından takip ettiği üzere ülkemizdeki çok sayıda cezaevinde sürmekte olan açlık grevleri ikinci ayını doldurdu ve pek çok uzmana göre kritik günlere gelindi.

Binlerce tutuklu ve hükümlünün hayatı söz konusuyken, bazı siyasetçilerin hâlâ grevdekilerin “sağlıklı” olduğuna dair acımasız ve fütursuz açıklamaları sorunu derinleştirdiği gibi ayrışmayı da körüklüyor.

Açlık grevleri, Türkiye’nin 21. yüzyılında keşke hiç yaşanmasaydı. Keşke, bu kavramı zihinlerimizden çoktan silmiş olsaydık.

Ancak, geldiğimiz şu noktada zaman, “açlık grevlerinin meşruiyetini tartışmak” değil. Şu an yapılması gereken, insan hayatının kaybını acilen önlemek ve toplumdaki de4rin ayrışmaya son vermek. Cezaevlerinden gelecek olumsuz bir haberin, en başta ülkemizdeki toplumsal barışı derin bir biçimde sarsacağına kuşku yok. Bu zorlu süreç karşısında sessiz kalmak veya karşılıklı inatlaşmayı körüklemek, ölümlere göz yummaktır!

Bu açıdan başta Başbakan Erdoğan olmak üzere bazı siyasetçilerin açlık grevcilerine yönelik beyanatlarındaki üslubu adeta ölümlere davetiye çıkarıyor.

Bu tutum hükümetin yangına körükle gitmeyi bir politik tavır olarak benimsendiğini gösteriyor. Nitekim Başbakan, açlık grevcilerine zorla tıbbi müdahale yapılacağının da işaretlerini veriyor. Hatta bu müdahaleler için Diyarbakır ve başka kentlerdeki hastanelerde hazırlıklar yapıldığı basına yansıyor.

Restleşme değil, diyalog hayat kurtarır!

Açık ki, eylemcilere zorla tıbbi müdahale, onların yaşamlarını kurtarmaya değil daha da risk altına sokmaya sebebiyet verir. Tıbbi müdahale konusunda tıp dünyası, Malta Bildirgesi çerçevesinde hareket etmenin hekimlik etiği ve hasta-hekim ilişkisi açısından en uygun yol olduğu konusunda mutabıktır. Dolayısıyla açlık grevlerine yönelik alınacak tutum konusunda mutlaka Türk Tabipler Birliği’nin görüşlerine başvurulmalıdır.

Açlık grevlerinde zorla müdahale veya karşılıklı restleşme değil, çözüm için diyalog hayat kurtarır!

Çözüm konusunda çaba gösteren insan hakları ve diğer sivil toplum örgütlerine ve sivil inisiyatiflere, cezaevlerine giriş-çıkışlar konusunda her türlü kolaylık sağlanmalıdır. Çünkü bu süreç, bürokrasinin yavaşlığına teslim edilemeyecek kadar acil bir konudur.

Demokratik haklar rafa kaldırılamaz!

Öte yandan açlık grevlerine destek için yapılan gösterilere müdahale yöntemi demokratik hakların tamamen rafa kaldırılmak istendiğini gösteriyor. En son Diyarbakır’da yapılan ışık kapatma eylemi sırasında tencerelere vurarak dikkat çekmek isteyen 150 yurttaşımıza gürültü yaptıkları gerekçesiyle ceza kesildiği haberleri basına yansıdı. Yine Diyarbakır’da sokakta yürüyen veya aracıyla seyahat eden yurttaşa kolluk mensuplarının yaptığı hukuksuz uygulama asla kabul edilemez.

Hükümet demokratik haklarını kullanan, cezaevlerinden ölüm haberi almak istemeyen yurttaşlarımıza yönelik bu uygulamalardan derhal vazgeçmelidir.

Başta AKP hükümeti olmak üzere, tüm siyaset kurumu çok hayati bir sınavdan geçiyor. Bu sınav, en başta hükümetin demokrasi anlayışının turnusol kâğıdıdır.

Ortadoğu’da yaşanan sıcak gelişmeler gözönüne alınınca, bölgenin adım adım savaşa çekildiği şu günlerde, Türkiye’nin barışa, barışçı her türlü yaklaşım ve söyleme her zamankinden fazla ihtiyacı var.

Hatta, Türkiye’nin barıştan başka çıkış yolu yok.

Yaşatmayı sağlamazsak karanlığa gömülürüz!

Özellikle Başbakan Erdoğan’ın TBMM’deki grup toplantısında yaptığı kutuplaştırıcı açıklamalar, ölümün nasıl da siyaset malzemesi haline getirildiğini ortaya koyuyor. Dolayısıyla TBMM’nin kapalı olduğu Cumartesi, Pazar ve Pazartesi günleri, siyasetçilerin açlık grevleri konusunda yapıcı biçimde çaba gösterilmesi açısından önemlidir.

Gün, çözümü zorlaştırmak ve siyasî polemiklere girme günü değil. Gün, bedenini ölüme yatıran binlerce bedenlerine hayatı ve umudu zerk etme günüdür! Bizler; partisi, politik görüşü, duruşu ne olursa olsun, siyasetçisiyle, sıradan yurttaşıyla, aktivistiyle, tüm yurttaşlar olarak derhal çözüm için her türlü adımı atmak durumundayız. Hükümeti çözümsüzlük politikasından, ölüme davetiye çıkaran siyasetinden vazgeçirmek, Türkiye’ye yapacağımız en önemli hizmettir. Bugün yaşatmayı, yaşama ilişkin her türlü çabayı politikanın esas amacı haline getirmezsek, yarınımız çok daha karanlık ve umutsuz olacaktır!

Sezgin Tanrıkulu

CHP Genel Başkan Yardımcısı

Laisser un commentaire

Ce site utilise Akismet pour réduire les indésirables. En savoir plus sur la façon dont les données de vos commentaires sont traitées.