AB’deki Millliyetçiler ve Aşırı Sağ Konuşacak ta Türkiye’dekiler Susacaklar mı?!


“Her şey Türkiye için ancak, Türkiye’yi karanlık operasyonların hedef ülkesi haline getirmek için ellerini ovuşturanlar var. Amaçları, Türkiye’yi kapana ve köşeye kıstırmak. Türkiye-AB arasındaki ilişkilerin istikrarlı, iyi niyetli ve önyargılardan uzak şekilde ilerlemediği ortada. Avrupa Parlamentosu seçimlerinde seçmenin; daha korumacı, daha içe kapanmış, çağımızın en temel sorunlarının başında gelen göç ve sığınmacı meselesine karşı kapıları örten bir Avrupa siyasetine destek verdiği anlaşılıyor. Türkiye de Demografik istiklalini ve istikbalinii zedeleyecek, nüfus dengesini bozacak, melezleştirecek tehlikeli akımlarla karşı karşıya. Yasadışı göçün beli kırılmalı ama üyelik müzakerelerinde ipe un seren ve reddiyeci tavır takınan Avrupa Birliği ile mevcut “Geri Kabul Anlaşması” da sonlandırılmalı “Üyelik süreci” de…

***

Brüksel, 14 Haziran 2024 (Yerelce) — Cumhur İttifakı ortağı MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin “Düzensiz göçün beli kırılmalı, Geri Kabul Anlaşması sonlandırılmalı” çağrısı yaptığı zamanlama üç gelişme ile örtüşüyor!

1) Avrupa (AP) Seçimleri’nde göç karşıtı aşırı sağ partilerin tırmanışa geçerek sandıktan çıkmaları;

2) Fransa’da, aşırı milliyetçi Ulusal Birlik (Rassemblement national, RNNational Rally) Partisi’nin kazanması ardından Devlet Başkanı Macron’un erken seçim kararı alması;

3) AB’de “apar topar” göç, iltica ve yabancı işgücü ile ilgili dosyaların açıklarak yeni kararlar alınmaya başlanması.

Şair Nurullah Genç, ‘Uyan artık yiğidim! başlıklı bir şiirinde şu mısralara yer veriyor:

Bulanık akan sular durulacak yeniden,
Gökyüzüne direkler vurulacak yeniden,
Saâdet menziline varılacak yeniden,
Çağlar üstü bir nizam kurulacak yeniden.

Ve şu sonuca varıyor:

Kapıları açacak çoşkun bin niyaz kaldı
Zalimler için karar verildi; infaz kaldı
Ufka bir bak ilerle, inkılâba az kaldı.

Tam da Avrupa’da göç ve göçmen karşıtı seslerin yükseldiği bir ortamda işine gelenlerin kullanabilecekleri türde mısralar bunlar! (Şiirini tamamı)

« Avrupa Surları, » Türkiye’nin « Kale Duvarları: »

Milliyetçi çevreler bu şiire benzer içerikte vaadlerde bulunurlarken, Brüksel de “kapılar”ı açma değil ama en azından kendi çıkarlarına uygun biçimde yabancı iş gücüne aralama düzenlemeleri yapmakla meşgul. Geçen gün, “Göç ve İltica Paktı’nın nasıl uygulanacağı”na dair açıklama yaptı Avrupa Komisyonu (Ayrıntılı açıklamalar). Dün de, “beyin göçü”nü – birikimli ve yetenekli yabancı işgücü – çekebilmek için, çevrimiçi “İş ve işçi bulma Kurumu” anlamına gelebilecek bir Yetenek Havuzu oluşturulacağı bildirildi. AB İçişleri ve Adalet Bakanları Konsey toplantısı vesilesiyle! (Main Results)

Evet, 60’ların Kömür Madenleri artık yok ve madenci de aranmıyor yeniden açıp enerji krizine Türkiye gibi kömür termik santralleri gibi buralarda yenilerini kurmak için, ama vasıfsız işgücüne de ihtiyaç yok değil. Zira, “Yaşlı Kıta”nın nüfusu da koşutsal olarak yaşlanıyor. Genç nüfus açığı var. Yeni kuşakların, geleneksel aile yapılarından kaçtıkları ve çocuk yapmaktan çekindikleri bir dönemde, emekli sandıklarının doldurulması için para, para için de çalışacak işçilere gerek duyuluyor doğal olarak! Yerlisi yetmiyor, yabancıya ihtiyaç duyuluyor. Son yıllardaki düzensiz ve yasa dışı göç akımlarıyla zorlanan AB’de, netice aşırı sağcıların ve hatta genç seçmenlerin – ya aşırı sağa oy verdiler ya da sandık başına gitmediler ama aşırı sağa yaradı bu durum – tepkilerine yol açıyordu.

Demografik benzeri sorun Türkiye için de geçersiz değil ve üstelik başta Suriyeliler olmak üzere dışarıdan gelen diğer kaçaklara yönelik yaygın bir tepki mevcut toplumda. Kimi vakit “ırkçı” seviyelere kadar yükseliyor huzursuzluk.

“Kale surları”nı yıktırmak istemeyen sadece AB değil. MHP lideri ve ittifak ortağı Devlet Bahçeli de artık bir “bekâ sorunu” olarak görmeye başlamış anlaşıldığı kadarıyla yabancılar sorununu… Ki, bu konuda seçimler öncesi “Bayraktarlığı” Zafer Partisi Başkanı Ümit Özdağ yapıyordu ve tepki çekiyordu. Ancak, şimdi iktidarın bir ortağı tarafından yapılan açıklama, meselenin çok daha ciddi boyutlarda telakki edildiği ve değerlendirildiği yorumlarına yol açmış bulunuyor! (Devlet Bahçeli’nın konuşması).

Bahçeli’nin de konuşmasında ifade ettiği gibi, göç ve sığınmacı akını yalnızca Türkiye’nin değil, çağın ve tüm dünyanın en çarpıcı, en yakıcı sorunlarından birisini oluşturuyor. Ancak, akına uğrayan ve Avrupa’ya çıkan kapılarda “Kapıcı” rolü oynayan Türkiye olunca olaya farklı bakılıyor ve tabiri caizse “komplo teorileri”ne benzer varsayımlar beliriyor kafalarda! Üstelik AKP – MHP arasında konuya ilişkin görüş ve politika farklılığı da ilk kez su yüzüne çıkmıyor. Zira, MHP’nin geçmiş yıllarda hazırlattığı “Sınır Aşan Göçler” raporunda ağır eleştirilere yer veriliyordu. (Raporun tamamıilgili bir yorum)

Bahçeli “Suriyeliler” meselesini çok boyutlu görüyor;

1) Türkiye’nin “Demografik istiklal ve demografik istikbali”ni zedeleyecek tehlikeli akımların; nüfus dengesini, milli yapıyı, bölgedeki varlığını “melezleştirecek” nitelik taşıdığı;

2) Avrupa Birliği’yle inişli çıkışlı üyelik sürecinde Türkiye’nin tek taraflı fedakârlık yapması ve yükün karşılanmasında Brüksel’in gereken katkıyı yapmadığı gibi vaadlerini de tam yerine getirmediği;

3) Üyelik müzakerelerinde Brüksel’in “ipe un seren ve reddiyeci bir tavır” takınması ve âdeta Türkiye’yi Brüksel’in kapı kulu muamelesine tabi tutması;

4) Konuşmada ifade edilen “Küresel Zayıflatma Komplosu;”;

İşte bu yüzden iktidarın ivedilikle yapması gereken iki şey var;

a) 16 Aralık 2013 tarihinde Ankara’da imzalanan ve Brüksel’de 18 Mart 2016 tarihinde varılan Suriyeli sığınmacılar konusundaki Geri Kabul Anlaşması ile Türkiye Mutabakatı‘nı sonlandırmalı;

b) Günümüzün koşullarında hiçbir katkısı bulunmayan tam tersine yük teşkil eden AB’yle üyelik süreci durdurulmalı.

Bugün bir yazar makalesinde Bahçeli gibi şu çağrıyı yapıyor:

“Açın Batı Kapılarını Suriyelilere”

Ne Anlama Geliyor?

Cumhurbaşkanı Erdoğan tam da iki önemli AB ülkesi olan İspanya ve İtalya’ya yaptığı resmi ziyaretler ve G 7 Liderler Toplantısı ile koşutsal sayılabilecek şekilde Türkiye – AB ilişkileri ile Suriyeli mülteciler konusunun iktidarın ortağı kaynaklı bir açıklama ile gündeme düşmesi sadece bir rastlantı mı? Yoksa, kimilerinin iddia ettiği gibi olası bir “Erken Seçim” sürecini başlatmayı mı amaçlıyor. Ve sonucunda, AKP – CHP iktidarının yolunu açmayı mı güdüyor? Veyahut, AB, hazır zaten aşırı sağın zaferinin şokunu yaşıyor ve göç, mülteciler, vasıflı yabancı işçi konularıyla ilgileniyorken, Brüksel’e “aba altından sopa gösterme” niyetli mi, önümüzdeki gelişmeler gösterecek mutlaka. Ama, Devlet Bahçeli’nin boş yere “Allah Bana Yeter” yazılı bir yüzük ile poz vermesi de düşündürüyor. Üstelik elini dayadığı dosyanın üzerinde acaba, « Suriyeli Mülteciler ve AB Üyelik Süreci » mi yazıyor, sorusunu da akıllara getirmiyor değil.

Nusret Özgül’ün diğer yazıları.

 

Laisser un commentaire

Ce site utilise Akismet pour réduire les indésirables. En savoir plus sur la façon dont les données de vos commentaires sont traitées.